26

7 0 0
                                    

Hayatım boyunca giyindiğim en çok kıyafet mayo ve bikini olmuştu. Vücudumdan asla utanmazdım. Ama Sarper'le bakışlarımız kesiştiğinde istemsizce havlumla önümü kapattım. Tabi ben onu defalarca üstsüz görmüştüm ama o beni ilk kez bikiniyle görüyordu. Ah, hayatımda ilk defa bu kadar çıplak olduğum için utanıyordum! Utanmıyormuş gibi, normalmiş gibi davranmak büyük bir çaba istiyordu.

Ama bu zaten normaldi!

Ona "Hazır mısın?" diye sordum. Tişörtünü çıkarmış ve yalnızca deniz şortuyla kalmıştı. Kafasını hızla aşağı yukarı salladı ama dudakları sanki bilmediğim bir espriyi biliyormuş gibi kıvrılmıştı. "Neye gülüyorsun?"

"Hiç." Omuz silkti. "Sadece çok... kızarmış görünüyorsun."

"Ah..." Serinletebilmek için ellerimi yanaklarıma götürdüm. "Evet, hava çok sıcak." Yazın bahane bulmak kolaydı. Kışın tanışsak ne olurdu acaba?

Dönüp havlumu katlayıp ulaşabileceğim bir yere koydum. Döndüğümde onu omzuma bakarken yakaladığımda kas katı kesilerek bir şey sormasını bekledim. Ama o sadece parmak uçlarına çıkarak kendini esnetti. Korkuluklara yaklaşıp kollarımı ve omuzumu esnetirken bakışlarını üzerimde hissediyordum ama bu yokmuş gibi davrandım.

Alara arkamdan koşup "BOMBALAMA!" diyerek suya kendini ilk atan kişi oldu ve neredeyse teknenin içine kadar su gelmesine sebep oldu.

"Yuh Alara!"

"Sanki ıslanmayacaktın!" Kolları ve bacakları suyun içinde çırpınırken başını geriye atarak tekneden yavaşça uzaklaşmaya başladı. "Hem bu hiçbir şey. Kiloluyken daha eğlenceliydi. O zaman tekneyi bile sallayabilirdim."

Gülerek kafamı iki yana salladım. Sarper Alara'nın ardından tekneden atladı ama onun atlayışı oldukça profesyoneldi. Dizlerini kırıp uzun ve esnek bir şekilde havada yay çizdi ve suya daldı. Ufuk, yüzünde kusmak üzereymiş gibi bir ifadeyle burnunu tutarak kendini boşluğa bırakırken suya en son dalan ben oldum. Vücudumun tüm ağırlığını en derine dalacak şekilde kullanırken bir süre suyun içinde olmanın verdiği hazza kendimi bıraktım. Bir anda dünyanın tüm sesi kesilmişti. Su ılık olsa da vücudumu kısa bir şok yaşıyordu. Yine de içinde bulunduğum mavi sessizlik güzeldi. Yapabilseydim hayatım boyunca bu sessizliği dinler, tuzlu sularda birkaç balık görebilmek için gözlerimi dört açarak yüzerdim.

Nefesim tükendiğinde sudan çıkıp taze oksijenle ciğerlerimi doldurdum. "Az kalsın peşinden geliyordum. Aşağıda ne kadar uzun kaldığının farkında mısın?" diye soldu Sarper. Endişeli ve biraz da kızmış görünüyordu.

"Hayır, çok mu oldu?"

"Endişelenme." Alara sırt üstü yatarak tembelce kendini suya bıraktı. "O bir köpekbalığı. Suda ondan iyisi yoktur."

Gülümsemeye çalıştım ama dudaklarım istemsizce titredi.

Yoktu. Suda benden iyisi yoktu. Artık değil.

Alara kırdığı potun hasarının ne kadar büyük olduğunu kontrol etmek istercesine bana bakarken hissettiğim hayal kırıklığı ve duygu yoğunluğuyla nasıl başa çıkacağımı bilemedim. Ben de onları orada bırakıp mağaraya doğru yüzmeye başladım. "Güneş! Özür dilerim!" diye ardımdan seslense de hiçbir şey olmamış gibi sadece yüzmeye devam ettim. Kollarım ve bacaklarım kontrolümün dışında hareket ediyor ve beni güvenli bir bölgeye götürüyordu. Vücudumun kıvrılışları su ile o kadar uyumluydu ki sanki onun bir parçasıydım. Akışkandım. Tıpkı bir balık gibi. Ama değil.

Kısa sürede mağaranın içine girmiştim. Tavan ve suyun altı kayalıklardan oluşuyordu, çarpmamak için yavaşladım. Su daha berraktı, ayaklarıma baktığımda onları net bir şekilde görebiliyordum. İçerisi loş gün ışığıyla doluydu ama ileriye gittikçe manzara kararıyordu. Karanlığa gözümü dikerken içimde yükselen ve boğazımın düğümlenmesine sebep olan göz yaşlarımı bastırmaya çalıştım. Oraya gidip yüzlerce yıl önce yıkıldığı söylenen geçidi bulsam nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Saklanacak herhangi bir mağara oyuğu da iş görürdü.

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin