İş çıkışı eve uçarcasına gittim. Hızlı bir duş ve hazırlanmanın ardından tekrar otele doğru giderken içim kıpır kıpırdı. Ufuk sayesinde önümüzdeki üç günü özgürce planlayabilecek, Sarper'le istediğim gibi vakit geçirebilecektim. Gitmeden onu daha da yakından tanımak istiyordum. Önceleri onun hakkında sorular sormaktan çekiniyordum. Belki de öğrendiğim şeylerin beni ona daha da yakınlaştırmasından korkuyordum.
Artık bir şeyden korkmuyordum. Ondan hoşlanıyordum, o da benden hoşlanıyordu ve bu kadardı. İşin sonunu düşünüp üzülmeye gerek yoktu. Elimizdeki zamanı güzel değerlendirmek, keyifli vakit geçirmek vardı. Hem belki, onu tanıyınca o kadar da çok hoşlanmazdım, öyle değil mi?
Gün batımının boyadığı turuncu gökyüzü arka planda deniz fenerine doğru adımlarken ve ellerimizde nefis meyveli dondurmalar varken ona baktığımda hissettiklerim tam tersiydi. Beyaz dökümlü keten gömleği, özenle şekil verdiği kahverengi saçları ve sıcacık gülümsemesiyle manzaramla bütünleşmişti. Ona bir saniyeliğine bakarken nereden çıkıp geldiğini ve beni bulduğunu merak ettim. O ise ne düşündüğümü anlamış gibi bana gülümsedi.
"Söz vermiştin!" diye tekrar ettim. "Seninle akşam dışarı çıkarsam söyleyeceğini söyledin."
"İyi de daha buluşmamız bitmedi, öyle değil mi?" Dondurmasını yalarken beni kızdırmaktan oldukça keyif alıyor gibi görünüyordu.
"Ama bu anlaşmamızın bir parçası değildi." Gözlerimi kısıp ona bakarken dondurmamdan bir ısırık aldım. "Ahh!" Dilimin üzerinde dağılan tat beni mest etmişti. "Bu incirli cevizli olanlar harikaymış!"
Sarper beni çok komik bulup gülse de ben başımı döndüren lezzetten ne konuştuğumuzu unutmuştum.
"Cidden o kadar güzel mi ya?" diye benimle dalga geçti. Hevesle ikinci bir ısırık için külahıma yapışmışken kafamı salladım. "İncire bayılırım."
"Fırsatım varken ben de ondan almalıymışım."
Hiç düşünmeden külahımı ona uzattım. "Kimse bu lezzetten mahrum kalmamalı."
Durup külahımı benden dikkatle alırken uzanıp "Şuradan yiyebilirsin." diye dondurmanın dokunulmamış kısmını gösterdim. O ise komik bir şey söylemişim gibi gülerek kafasını iki yana salladı ve dondurmadan ısırdı. Aldığı tatla gözleri büyüyünce tatmin oldum.
"Harikaymış!" Külahımı bana geri uzatırken "Dönüşte bir top da bundan alsam aramızda kalacağına söz verir misin?"
Güldüm. "Nedenmiş o?"
"Arkadaşlarım arasında sağlıklı insan rol modeliyim. İtibarım sarsılsın istemem."
"Tamam ama bana da bir top alırsın."
Sessizce yürüyüp dondurmalarımızı yemeye devam ettik.
"Söylemeyeceksin değil mi?" diye konuştum. Beni anladığından emin olmak için ona baktığımda anladığını gördüm.
"Söylemek istiyorum. Ama toparlaması zor."
Bana bakışı ve ses tonu derin şeylerden bahseder gibiydi.
"Peki ya sana bir haberim olduğunu söylesem?"
"Neymiş o?"
"Güzel bir şey ama sen söylersen söylerim."
"Ne söyleyeceğime bağlı mı?"
"Kısmen." Bilmiş bilmiş gülümsedim.
"İşte şimdi beni köşeye sıkıştırdın." Parmağını bana doğru salladı. "Çok kötüsün ama sevdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gülümsediği Yer
Novela JuvenilCiğerlerimi doldurabildiğim kadar havayla doldurdum ve tüm içtenliğimle tek bir şey diledim. Ama o gece hayatın benim için başka planları vardı. ... Güneş her şeye sahipti. Gelecek için büyük bir hayali, onu seven harika bir ailesi, her daim gü...