Zarif bir hareketle boşluğa zıpladı. Ben hiç de zarif olmayan bir şekilde ardından atlarken çığlık attım. Suyla buluştuğumda su o kadar soğuktu ki neredeyse su üzerinden sekip karaya sıçrayacaktım ama fizik kuralları öyle çalışmıyordu. Biraz battıktan sonra Sarper'i bulabilmek için hızla yukarı çıkmaya başladım. Yüzeye çıktığımda onun henüz çıkmamış olduğunu gördüm.
"Sarper!"
Yanıt ormanın içindeki canlıların seslerinden ibaretti. Kıyafetlerimizi bıraktığımız yere baktım, bir hareketlilik yoktu. Kalbim korkuyla gerilmeye başladığında tekrar adını seslendim. Tam dalıp suyun altında onu arayacakken bir şey belimden yakaladı ve beni aşağı çekti. Hava balonları çıkararak suyun altına girdiğimde beni yakalayan şeyin aradığım şey olduğunu fark ettim. Dolgun dudakları yaptığı yaramazlığın farkında bir gülümsemeyle kıvrılmış olsa da bakışları gökyüzündeki tüm yıldızlara sahipmiş gibi görünüyor ve beni delip geçiyordu. Suyun altında teni sedef gibi parlıyordu, etrafta uçuşan saçlarıyla gerçeküstü görünüyordu. Beni korkuttuğu için koca bir tokadı hak ediyordu. Bunun yerine ensesindeki saçlarından sertçe kendime çekerek suyun altında onu öptüm. Beklediği şey buymuş gibi kollarını bana dolarken suda yavaşça yukarı doğru süzüldük. Kollarının arasında ağırlıksız gibiydim ve aramızdaki boy farkı da tüm çekingenliğimle birlikte gitmişti. On metre yukarıdan atlamanın verdiği adrenalinle içimde yeni bir şey doğmuştu, ona içimden geldiği gibi tutkuyla karşılık veriyordum. Dudakları sudan dolayı ılık olsa da nefesi ve ellerinin dokunuşu yakıcıydı. Uzuvlarım ona sarılmak ile suda dengede kalmak arasında kararsız kalmıştı. Bir elim hala saçlarını kavramışken diğeriyle yukarıdayken dokunmak istediğim vücudun kıvrımlarına dokunuyordum.
Sonunda nefes almak için birbirimizden ayrılmamız gerekti. Kalbim çok hızlı atıyordu, oksijensiz kalmıştım ve dudaklarım zonkluyordu.
"Ödümü patlattın!" diye ona kızıp üstüne atılıp onu tekrar suyum altına batırdım. Beni belimden tutup havaya kaldırarak sudan çıktı ve beni tekrar suya fırlattığında kahkahalarla gülüyordu. İstemeden ben de gülmeye başladım. Suyun tadını çıkarmak için sırt üstü suya uzanıp gökyüzünün ve etrafımızdaki manzaranın tadını çıkardım. Kalbim hala çok hızlı atıyordu.
İki kulaçta yanıma geldi ve yüzümü tuttu.
"Cennet böyle bir şey olsa gerek." Gözlerinin içi sevgiyle parıldıyordu. "Sanırım öldüm ama yirmi üç yıllık hayatımda bu cenneti hak edecek ne yaptım bilmiyorum."
"Ben ölmüş olabilirim ama benim cennetimde olsaydık gitmemiz gerekmezdi. Sonsuza kadar burada kalabilirdik." Suda tekrar doğruldum.
"Ama gitmemiz gerekiyor öyle değil mi?"
"Evet, hadi gel." Kalbim göğüs kafesimin içinde gümbürdemeye devam ederken kıyıya doğru yüzdüm. Su o kadar temiz ve güzeldi ki bana yaşadığımı hatırlatmıştı. Her anlamda. Peşimden gelen adam ise bana en az onun kadar hayat veriyordu. Eğer hayat enerjisi depolanabilen bir şeyse şuan bütün gözeneklerimin onunla dolduğunu hissediyordum. Ve ilginç bir şekilde beni değiştiriyordu. Eski halime. Sarper'se hiç bilmediğim yönlerimi ortaya çıkarıyordu. Uzun zamandır bu kadar kendinden emin ve ne istediğini bilen biri gibi hissetmemiştim. Şimdiyse ayaklarımı bastığım her bir toprak parçasını fethedebilirmiş gibi hissediyordum.
Tamamen sudan çıktığımda saçlarımdaki suyu sıktım. "Şimdi bu ıslaklığı onlara nasıl açıklayacağız? Beni kötü etkiliyorsun."
"Ben hiç de öyle düşünmüyorum." Omzuma bir öpücük kondurdu. "Ve bence sen de bunun farkındasın."
Omzumdan tüm vücuduma yayılan dalgalar mideme kramplar olarak döndü. "Belki de farkında değilmiş gibi davranıp seni daha fazlası için teşvik ediyorumdur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gülümsediği Yer
Ficção AdolescenteCiğerlerimi doldurabildiğim kadar havayla doldurdum ve tüm içtenliğimle tek bir şey diledim. Ama o gece hayatın benim için başka planları vardı. ... Güneş her şeye sahipti. Gelecek için büyük bir hayali, onu seven harika bir ailesi, her daim gü...