37

3 0 0
                                    

Güneş

Sabah olduğunda Sarper'den hala bir ses yoktu. Gece onunla konuşmak için mesaj atmıştım ama o kısa cevaplar vererek sohbetin ilerlemesini engellemişti. Üstelik yarın için planlara katılamayacağını çünkü birlikte geldiği arkadaşlarıyla son bir vakit geçirmek istediğini söylemişti. Son günüydü ve benimle vakit geçirmek istemiyordu. Bunu söylediğinde o kadar üzülmüştüm ki neredeyse gözlerim doldu. Gözyaşlarını geri gönderirken elimdeki buruşturulmuş kağıdı düzelttim ve listede gözlerimi gezdirirken mırıldandım. "Daha zamanımız var zannediyordum."

Akşamki yemeğe katılıp katılmayacağımı sorduğumda gelmeye çalışacağını söyledi. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde bütün sabah elimde telefonumla tavana bakıp durdum. Dizimin ağrısı geçmişti, sadece biraz sızlıyordu ama şişliği de inmişti. Sarper'i görmek ve kollarının arasına girmek isteyen uzuvlarımı huzurca kıpırdatıp duruyordum. Beni isteseydi şuanda yanımda olacağını biliyordum. O yüzden kendimle savaşmalı ve onun varlığına duyduğum özlemi derinlerde bir yere gömmeliydim.

Başımın altındaki yastığı fırlatıp yastıksız bir şekilde uzandım. Dikkat dağıtıcı bir şeylere ihtiyacım vardı.

Alara'nın yanına gidemezdim çünkü o ve Ufuk birlikte bütün gün boyunca onların evinde yemek hazırlayacaktı. Yalnız kalmak istediklerini anlamak için söylemesine gerek yoktu. Zaten dün bunun bahsi her açıldığında Ufuk kimsenin fark etmediğini düşünerek gülümsemesini bastırmaya çalışıyor ve ekstra ciddi bir ifade takınıyordu. Kafasının içinde ne planlar döndüğünü bilmek istemiyordum ama Alara'nın onunla baş başa kalmaktan mutlu olacağını varsayıyordum.

Deniz... Muhtemelen sevgilisiyle evde takılıyorlardı. Normalde onları rahatsız etmek istemesem de şuan sahip olduğum bütün dikkat dağıtıcı etkinliklere açıktım. Evde bütün gün boş boş yatarsam çıldırabilirdim.

Beni memnuniyetle karşılayacaklarını umarak hızla hazırlandım ve motoruma atlayıp Deniz'in evinin yolunu tuttum.

Kapıyı açtığında yüz ifadesi şaşırmış gibi görünüyordu.

"Burada ne işin var?"

"Sıkıldım." Ayakkabılarımı çıkartarak davetiye beklemeden evine daldım. "Bugün size yancılık etsem sorun var mı?"

"Ne sorunu, gel bakalım."

"Hoş geldin Güneş." Tahmin ettiğim gibi Kaan onun evine gelmiş, Deniz'in ailesinin evde olmaması fırsatını değerlendirip birlikte vakit geçiriyorlardı. Televizyonun karşısındaki koltuğa tüneyip kocaman kaptaki patlamış mısırı kucağıma aldım ve gözlerimi ekrana diktim. Bütün vücut dilim konuşmak istemediğimi söylüyordu.

Deniz ve Kaan birbirlerine sorgulayıcı bakışlar atıp iki yanıma oturdular.

"Yeni bir diziye başladık. İzlemek ister misin?"

"Olur." diyerek ağzıma bir patlamış mısır attım.

Neyse ki ikisi de benim durumumu çok sorgulamadan adapte oldular. Ekranda görüntü oynamaya başladığında üçümüz de tuzlu mısırlardan aldık. Dizi normalde ilgimi çekmeyecek bir şey gibi görünüyordu ve aklımın dağılmasına yardımcı olmuyordu. Sarper'in neden böyle bir şey yaptığını sorgulayıp sürekli olayları kafamdan geri sarıyordum. Olayların ilerleyişiyle bir noktadan sonra ne düşündüğümü unutup ekrana kitlendim.

Acıktığımızda hamburger söyledik, sıkılınca oyun koluyla dövüş oyunu oynadık. Daha önce pek oyun oynamasam da şuan aklımı başka bir yere çektiği için Kaan'ı yenmeye çalışıyordum. Her elde daha da iyileşip Kaan için zorlu bir rakip olmaya başladım. Telefonu çaldığında yerini Deniz'e bırakarak odadan çıktı. Deniz Kaan kadar iyi oynamadığından daha çok benim dişime göre bir rakip olmuştu.

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin