Yeni fic, şans dileyin.
⚝
Şimdi her yaz başı olduğu gibi yazlığımıza doğru yol almıştık ve yaklasık on yedi saatlik yolculuğun son yarım saatindeydik. Kulaklıklarım takılı şarkı dinliyordum. Yanımda kardeşim vardı onun önünde babam ve benim önümde de annem oturuyordu.
Her yaz başı olan klasik yolculuğumuz şu şekilde ilerlerdi: annemin stres dolu "hadi hızlı hızlı,çok yavaşsınız!" sanki yetişmemiz gereken bir yer varmış gibi azarlamaları, babamın yola çıkmadan önceki son dakikaya kadar uyuklaması ve kardeşim Yuna'nın kıyafet dolabının tamamını üç valize sığdırmaya çalışması. Benim valizimde bile kıyafetleri vardı.
Ben ise, sakindim. Kıyafetlerimi seçer ve koyardım. Düşünerek alırdım her şeyi bu yüzden boş şeyleri valizime doldurmazdım. Şiir kitaplarımı, özellikle Özdemir Asaf ve Atila İlhan'ın şiir kitaplarını her yere götürürdüm, taslak defterlerimi ve koca kalem kutumu da almıştım çantama. Yol boyunca da zaten çoğunu ezbere bildiğim Özdemir Asaf'ın şiirlerini okumuştum. Şarkı dinleyerek okumuştum tabii.
Şarkı dinlemek,şiir okumak, durmadan düşünmek, bir şeyler yazmak ve okumak benim ana aktivitelerimdi. Ben bunlardan ibarettim. En sevdiğim şarkı Tornaydı ve çoğu zaman Tornayı dinlerdim. Birde beni unutmayı severdim, çok sevdigim şairlerden Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirini bestelemiştir Selda Bağcan şarkıda. Bana beni anlatırdı ritimleri,sözleri -aşk acısı çekmiyor olmama rağmen-.
Şiir okumaktan sıkıldığım vakit camdan dışarıya bakardım, koskoca, köşesi olmayan bu gezegende biz öylesine oturuyorken ne tür şeyler oluyordu acaba. Düşünürdüm, boş vakit diyerek adlandırdığımız tembellikten ibaret bu hiçbir şey barındırmayan vakit hayatımızın yüzde kaçını kapsıyordu? Zaman kavramını ve zamanların saat,dakika ve saniye olarak bölündüğünü biliyoruz evet; fakat benim çoğu zaman düşündüğüm, ben mi zamanı kovalıyordum yoksa zaman mı beni kovalıyordu? Doğumdan ölüme kadar süren uzun kovalamacanın ardından zaman mı kazanıyordu yoksa ben mi?
"Abi, geldik. Sen ilaçlarını almadın mı?"
Annemler benim çok düşündüğümü ve bunun beni deli edebileceğini düşündükleri için beni psikoloğa götürdüler ve o da bana birkaç ilaç yazdı. Bir işe yaradıklarını düşünmüyordum, sadece beni uyuşturuyordu ve uyumak zorunda kalıyordum. Uyumayı sevmezdim,uyku bence zaman kaybıydı. Uykuyu, sorunlarımdan kaçmak için dahi kullanamazdım.
Şehirde okul olduğu için uyumak zorunda kalsam da burada pek bir şey yapmadığım için sahilde sabahlardım. Müzik dinleyerek, kitap okuyarak ve yıldızları izleyerek sabahlardım. Annemler uyanmadan da eve gelirdim. Düzenim buydu ve bende bu düzeni seviyordum.
"Abi!"
"İçtim Yuna içtim."
Arabadan inmiş ve bagajdan valizleri indiren anne ve babama yardım etmek için yanlarına gitmiştim. Kendi valizimi,şehirden getirdiğimiz ev için kullanılıcak eşyalardan oluşan birkaç poşeti almış ve kapısı kilitli olan evin önüne bırakmıştım.
Birkaç tur daha bunu yaparak eşyaları taşımış ve hızlıca bagajı kapatmıştım. Eve girdiğimiz de eşyalarımı almış ve ikinci katta olan odama taşımıştım hemen. Dokuz aydır kimse girmediği için biraz tozlanmıştı fakat her şey bıraktığım gibiydi,güzeldi. Kalemlerim,defterlerim,dolabım ve daha bir sürü bana ait olan eşya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalan | Minsung
FanfictionSen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. -Özdemir ASAF...