01.06.2023
Her zamanki gibi günün erken saatlerinde gözünü telefonuna gelen rahatsız edici bir bildirim ile açmıştı. Şaşırılcak bir durum muydu Ercüment için? tabii ki de hayır. Elini telefonuna götürüp bildirime baktığı zaman hiç şaşırılmadık şekilde Kağan Komiser'den mesaj almıştı.
"Ercüment... nerdesin olum!" demişti sinirli bir şekilde."Bütün karakol birbirine girdi lan senin yüzünden..."
Ercüment hemen gözlerini iki eli ile ovalayıp ayağa kalktıktan sonra klasik kendine gelme rutinini gerçekleştirmeye başladı.
Önce banyo, tuvalet, mutfak ve son olarak komiserini aramak. Evet bunların hepsini sırasıyla yaptıktan hemen sonra mutfak masasına oturdu ve telefonundan arama kısmına girerekten komiserini aradı.
{Çalıyor...}
{2 Saniye Sonra: Çağrı Açıldı.}"Komis-"
"Nerdesin lan, geri zekâlı. Sabahtan beri arıyorum a-ına koyayim..."
Ercüment aşağalanmış bir şekilde telefonu açtığında komiserinin gür sesini duymuştu. Tam 3 gündür karakola girmiyor, telefonları açmıyor, kapısını açmıyordu. Eee... tabi, komiseri Kağan'da sinirli bir elemandı ne de olsa. Yanmıştı, Ercüment.
"Komiserim, özür... özür dilerim. Gerçekten sebeplerim v-"
"Lan başlatma sebeplerine, geliyorsun bugün buraya, Ercüment."
{2 Dakikalık çağrı kapandı...}
Telefon yüzüne kapanmıştı Ercüment'in. Hemen telefonu masaya bırakmış mutfak tezgahındaki tabakları eli ile yere atarak kırmıştı. Kendisi psikopata yakın bir insandı, yani sinirlenince psikopat oluyordu en azından. Hemen yemeğini dahi yemeden kıyafetlerini giyinmiş karakola doğru yol almıştı. Arabasına bindiği zaman hemen radyoyu açmış ve yola koyulmuştu.
{Bugün İstanbul'da şiddetli bir yağmur bekleniyor.}
Ercüment karakola geldiği zaman hemen radyoyu kapamış ve arabasından inerek karakola doğru yaklaşmaya başlamıştı. Karakoldaki polis memurları hemen ona bakarak dalga geçiyor ve şaşırıyordu. Tam 3 gündür yoktu, kimisi intihar, kimisi cinayet, kimiside terk etti sanıyordu. Bu düşünceler haksız şeyler değildi ne de olsa, bir insan 3 gün boyunca ses çıkarmıyor ve ortalıkta gözükmüyordu.
Ercüment, karakola girip komiserinin odasını tıktıklamıştı. Ardından ise beklemeye başladı, beklerken ise hemen kapının yanındaki koltuklara oturmuş ve elini alnına götürerek sıkmaya başlamıştı. Başı çok ağrıyor ve acı çekiyordu.
"Siktir... ağhh."
Derken hemen odadan çıkan kişiyi bile görmeden kafasını kaldırdı. Kaldırdıktan hemen sonra komiserin odasına kapıyı tıktıklayarak girdi. Evet, Ercüment işte şimdi yandın. Bunu sen de biliyorsun, eğer biraz akıllıysan komiserine karşı çıkmazsın.
"Heğğh... işte geldin. Otur lan otur, nerdesin lan sen 3 gündür? heğğ. Ulan sana ulaşmak için her boku yaptık amına koyayim... Olum sen bizi deli mi etcen lan ha? deli mi etcen lan?"
Evet Ercüment, işte sıçış hikayen başlıyor. Keşke akıllı olsaydında şurda salak gibi komiserine cevap vermektense sussaydın.
"Ben 3 gündür ne yaşadım biliyor musun?" dedi bağırarak. "Ulan 3 gündür anam ağladı be. Kimse de demedi ki; Ulan Ercüment'in neyi var acaba?" dedikten sonra derince yutkundu ve devam etti. "Siz benim hiçbir şeyim yok sanıyorsunuz ama öyle değil Kağan Efendi..."
"Nasıl konuşuyorsun lan sen benimle? siktir git lan!" ayağa kalkıp ona yaklaştı ve kapıdan dışarıya ittirdi. "Görmesin lan gözüm bir daha seni, az saygı öğren de gel."
Evet... Koca bir hikayenin başlangıcının böyle olabileceğini düşünüyormuydun? hayır Ercüment, tabii ki düşünmüyordun.
Hemen odadan kovulduktan sonra pişman olmamış bir şekilde ceketini omzuna atmış ve karakoldan çıkarak arabası ile Beşiktaş sahile yol almıştı. Yollardan hızlı ve makaslı bir şekilde ilerlerken radyosunda en sevdiği şekilde arabesk çalıyordu. Sanki artık hayat ona darmış gibi geliyordu, herkes ona karşıymış gibi, kimse onu sevmiyormuş gibi. Bir süre Beşiktaş'a sürdükten sonra hemen arabasından inmiş ve yol kenarındaki otoparkta aracını park ettirmişti.
Artık kendisi işinden olmuş işe yaramaz bir insandı, kimsesi olmayan birisi... Hayat zordu Ercüment için, evet belkide bir çok kez intihar etmeye kalkışmış ama önünde sonunda vazgeçerek hayatına devam etmişti. Beşiktaş sahilde adımlarını atmaya devam ederken her bir kuşun sesi sanki ona dertlerini anlatıyormuşçasına çıkıyordu. Kendisi bu kara deliğinde gördüğü her bir şey ile daha da içe batıyor ve kayboluyordu.
"Ağabey, bana bi' 3 şişe bira" demiş parasını uzatarak biralarını almış ve en yakın banka oturarak sahili izlemeye başlamıştı. Kara bulutlar karşıdan ona doğru yaklaşıyorken o birasını içiyor ve kara bulutlara derdini anlatıyordu.
"Her zamanki gibi yine yalnızız. Ben ve siz, ne kadar da güzeliz değil mi?"
Anla artık Ercüment, anla. Bulutlara derdini anlatmak seni iyileştirmiyor, tam tersi kara deliğinde seni daha da içe çekiyor. Senin o kalbini tıpkı yere düşen bir vazo gibicesine kırıyor. Ama sen ve salak düşüncelerin buna engel olamıyor. Yıllardır aynı dert aynı tasa, bi adam olamadın.
{10 dakika sonra}
Evet, çok hızlı bir şekilde 3 birasınıda bitirmiş ve ayağa kalkmıştı. Kendisinin bünyesi birazcık zayıftı, her boka sarhoş oluyordu diyelim. Ayakta olduğu zaman adımlarını bir sağa, br sola atıyordu. Bacakları tıpkı onun hayatı gibi düğümleniyordu. Önünden geçen insanlara salak salak şeyler diyerek sarhoşluğunu belli ediyor ve daha da rezil oluyordu. Ama bunların hiçbirisi onun için önemsizdi.
"Heğyyyğğ... Bak hele bağkk..." sarhoş olduğu belli bir şekilde bunları geveliyordu.
Tabii ki de insanlar bu salağı takmıyor ve umursamaz bir biçimde yoluna devam ediyordu o sırada ise Ercüment'in ağzından üzgün sözler, üzgün bir ses tonu ile çıkmaya devam ediyordu. İçmek aslında onun için aşk gibiydi, tam olarak şu şekildeydi; Kötü olduğu zaman içkiye sığınır, içerek kendini iyi hissederdi. Ama içmesi bitince tıpkı terk edilmek gibi yalnız ve üzgün kalırdı.
Ercüment, hemen arabasına binmiş ve yağmurlu havada silecekleri açaraktan sarhoş bir şekilde arabasıyla yola sürmeye başlamıştı. Sarhoşluktan o kadar kötü sürüyorduki sanki ehliyet sınavından geçen bir insan gibi. Bir sağa, bir sola.
Arabası ile yolda ilerlerken bir anlık göz kapayıp açması ile kendini baygın bulmuştu. Arabası hızdan hemen yoldan çıkaraktan bariyerlere çarpmış ve takla atarak diğer şeride geçmişti. Kaza olurken gözlerinin önünden hayatı film şeridi gibi geçmişti. Kulaklarına gelen tek ses siren sesleriydi.
YOU ARE READING
Gam
RomanceErcüment'in hayatındaki üzüntülerini ve bazı yaşadıklarını anlatan romantik bir kitap.