Güneş burda erken mi doğuyor yoksa kendi evimde ters giden bir şeyler mi var?
Geldiğimden beri cevabını bulmaya çalıştığım bir soru.
Evimde ters giden pek bir şey yok diye biliyorum ve burdaki güneşin de sıradan bir güneş olduğunu düşünüyorum...
Belki de hava değişikliğindendir sadece. gün doğarken kendi kendime uyanmamın başka açıklaması yoktur. sadece yaz tatilin getirisidir. bu kasabanın sihiridir belki de...
Yine o sabahlardan biri. birkaç sene öncesine kadar tamamen ahşap olan kasaba evimizde bana ayrılan odada uyanıyorum. artık evin çoğu kısmı beton. uyandığım odadan hariç üç oda daha var. biri büyükanneme ait.
Ayrıca pis ve korkunç olduğu için kullanılmayan ama kullanılmadığı için pis ve korkunç olan çatı katımız var.
Döngü, döngü, döngü.
Bir gün orayı temizleyeceğime eminim çünkü vakit geçirmek için harika bir atmosferi var. tozları olmasa yani. yine de bu haliyle bile arada bir uğrarım.
Son üç senedir her yaz geliyorum buraya. Tatil yapmak için harika bir yer olduğunu düşünüyorum. dinlendirici aynı zamanda dinç kalmamı sağlayan bir havası var. eh bir de büyükannem var.
Hatırlıyorum. eskiden ona babanne derdim. annanem öldükten sonra 'ben, senin annenin de annesiyim. babanne demene gerek yok' diyerek büyükanne diye hitap etmeye alıştırdı beni. gerçekten ipince bir kadın. somut olarak tombik tombik olabilir ama işte, içinde akan ruh aslında bir misina. ipince.
Burda tek başına yaşıyor. kendini yormaması için tonlarca dil döküyoruz yine de tüm yapmaması gereken işleri yapıyor ve her ay başka bir çocuğunu şehirdeki hastaneye götürmesi için kasabaya çağırıyor.
En büyük çocuğu, babam. Yüksek sesle konuşur bu yüzden onunla iletişim kurmaktan yada uyumaya çalışırken gelen uğultusundan nefret ederim. Çok sempatik, burnu havada bir adamdır. Her şeyi bildiğini sanır, yanılır, yanılır, yanılır.
geçen hafta babam da burdaydı. diğer aile üyeleri gibi. bir haftamızı beraber burada geçirdik ve iki gün önce başkente yolcu ettim onları. artık babnnem ve ben varız.
ve burda yaşamadıkları halde yazlarını burda geçiren arkadaşlarım var. üç senedir her yaz bir aradayız. komik olan şu, aslında başkentte de aynı semtte yaşıyoruz ama dokuz saat yol gelip birkaç ay kaldığımız bu kasabada tanıştık. burda arkadaş olduktan sonra seul'de görüşmeye başaldık.
buna şey deniyor. raslantı, raslantı, raslantı.
bu kasabada hayat erken başlıyor ama bu kadar erken başlamıyor. muhtemelen üç beş tarla işçisi, birkaç otlak hayvan ve ben uyanığız şu an sadece. kasabada yapacak pek bir şey yok. o yüzden genelde bahsettiğim arkadaşlarımla birlikteyim. onlar olmayınca da yanımda getirdiğim boyakarla haşır neşir oluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu yazıma bir isim koysaydım seni koyardım, yeongyu
Teen Fictionbu yazım. yaz mevsimim ve kelimlerim hepsi sana adanmış choi