Öpsene Beni

110 6 16
                                    

İşte bu senin nefes alışın...

Beni nereden okuyorsun, kimle, kimlerle okuyorsun bilmiyorum. Ama görüyorum ki gözlerin satırlarımın üzerinde. Beni izliyorsun, bizi. Bir yıldız gibi gökyüzünden bana bakıyorsun sanki, bize. Gözlerin birer yıldız, saçların gökyüzü. Ellerin bulutlar, parmakların birer yağmur damlası. Ben buraya geldim, Tanjiro'nun karşısına çıktım, gölgelerimize bakıyoruz ve birden bir şimşek çaktı dışarıda, işte bu senin nefes alışın. Nefes aldın, şimşek çaktı. Ardından bir gök gürledi, bu da senin gözlerini kırpışın. Sen kırptın gözlerini, gök gürledi dışarıda. Parmakların dokundu satırlarıma, yağmur başladı dışarıda. Çünkü bil ki bu hikayenin asıl yazarı sensin. Bizi sen kavuşturdun, kalbinden isteye isteye. Ve bil ki kalbinden böyle derin istersen, yukarıdaki de sizi kavuşturacak. isteye isteye.

Şimdi buradayım, Tanjiro'mun karşısında. Bana acınacak bir haldeymiş gibi bakıyor, oysa benim için o asla acınacak bir hale giremeyecek bunu bilmiyor. Saçları
darmadağın olmuş, hayatı gibi karışmıâ. Yüzü bembeyaz kesilmiş ama yanakları heyecandan kıpkırmızı. Kırmızı gözleri hala dolu, ellerimi tuttuğu elleri titriyor. Elleri
titriyor arkadaşlar, elleri. Tanjiro'nun  elleri titriyor. Bir insan daha güzel olabilir mi? Derin bir nefes aldım. Başımı diktim, yüzüne baktım.

“Neden?” diye fısıldadım, “Neden gitmeye çalıştın benden?” Başını kaldırdı, gözlerini kapattı, gözlerini
ağlamamak için sıktı, burnunu çekti ağır ağır. Alt dudağı ısırılmaktan kanayacak halde.

“Kendimi öldürecek cesaretim yoktu. Ben de sendeki beni öldüreyim dedim. Ama kendimi öldürsem daha
kolay olurmuş Zenitsu. Sende yok olacağımı bilmek bana kafayı yedirtti. Senin o telefondaki haykırışlarını
duyduğumda içim gitti. Sen bana gelmeseydin, ben sana gelirdim. Dayanamazdım. Kaçar gelirdim. Umurumda değil geleceğim, umurumda değil geçmişim, hiçbir şey umurumda değil. Sadece sen... sen...” dedi zar zor, alnını alnıma dayadı, yüzümü ellerinin arasına aldı, öylece duruyoruz. Dışarıda yağmur sesi, gök gürlemeleri, şimşekler. Dışarıda fırtına, oysa içerisi çok daha büyük
bir felaket.

“Annem gitti... Babam gitti... Sonra... sonra sen...” diye kekeledim gözyaşlarımın arasında.

“Ben gitmeyeceğim.” dedi titreyen sesiyle, “Onlar seni bana emanet ettiler. Bunu kalbimden hissediyorum. Belki yine yanında olamayacağım, belki yine yakınında
olamayacağım ama bunların ne önemi var. Sen benim kalbimdesin, aramızdaki şehirler umurumda değil.”

Dakikalarca durduk öyle, nefes alış verişlerimiz sakinleştiğinde başımı alnından uzaklaştırdım ve burnumu çektim. Dramatik ortamı dağıtmak için gözyaşlarımı silerek odasına baktım. Her yerde renkli ışıklar vardı, her yerde! Odası renkli ışıklarla doluydu. Çalışma masası, yatak başlığı, duvardaki panosu, bir
dakika. Duvardaki panosu derken bir anda panodaki bir resim dikkatimi çekti. Kaşlarımı çatarak panoya
yaklaştım. Şok içinde gülmeye başladım, panoya benim ona bir ara kahve içerken mesajla attığım saçma sapan bir fotoğrafımı asmıştı! Çok çirkin çıkmıştım!

“Bu ne!” dedim gülerek, “Asa asa bunu mu astın?” O sırada içimden bir ses fotoğrafımı panoya astığı için “AS
BAYRAKLARI AS AS!” diye bağırıyordu.

Hafifçe gülerek yanıma geldi. Sonra gözlerim panodaki diğer fotoğraflara kaydı. En üstte Tanjiro ve bir
kadının fotoğrafı vardı. Kadın ellili yaşlarda, siyah saçlı oldukça güzel bir kadındı.

“Annen mi?” diye sordum. Başını salladı hüzün dolu bir iç çekerek.

“Annem.”

“Çok güzelmiş.”

3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin