Ankara' ya gitmemiz için Aksaray' dan geçmemiz gerekiyordu. Yollar dağlıktı, bu seferde heyelan olur diye korkuyordum. Yollara dikkatimi vermiştim. Çalan telefon dikkatimi bozmuştu. Babamı arkadaşı arıyordu. Arkadaşı:
-"Abi beni niye aramıyorsun? Arıyorum açmıyorsun. Öldün sandım. " dedi ağlıyordu. Sesi çok kötü geliyordu. Babam:
-"Şebeke çekmiyordu. Kimseyi arayamadık. Telefonum ise çalmadı." dedi. Arkadaşının ağlaması şiddetlenerek:
-" Hakan öldü." dedi biraz titrek bir sesle konuşmasına devam etti " Enkaz altında kalmışlar. Hakan, karısı ve küçük kızı ölmüş. Diğer iki kızı yaşıyor..."
Babam bunları duyduktan sonra bir dakika kadar sessizlik oluştu. Arkadaşının ağlama sesi, hoparlörü açık olan telefondan duyuluyordu. Babamın gözleri dolmuştu, benimki de. Hakan abi çok iyi bir insandı. Küçük kızı beni çok severdi. "Abla" deyişi aklımdan gitmiyor. Henüz dört yaşındaydı, onlara misafirliğe gittiğimizde her zaman benimle oyun oynamak isterdi. Onunla oyun oynamadığım bazı zamanları hatırlayarak ağlamaya başlamıştım.
Çok üzülmüştüm, üzüntüm her geçen gün ikiye katlanıyordu. İki kızının yerinde olmak asla istemezdim, ben annem ve babam olmadan yaşayamazdım, bu yük bana çok ağır gelirdi. Dert üstüne derdi çekemezdim, ben bir kuşun ölmesine bile dayanamayan bir insandım. Empati kurup kendimi onların yerine koyduğumda canım yanıyordu, bu acıyı düşünmek bile beni ağlatmaya yetiyordu...
Babam ile arkadaşı birkaç dakika daha konuştuktan sonra babam telefonu kapattı, hüzünlü bir şekilde arabayı sürmeye devam etti. Bu şekilde araba kullanması pekte sağlıklı değildi. Ama başka çaremiz yoktu.
Arkadan bir tır bize yaklaşıyordu, tır hızlıydı. Bize gitgide yaklaşan tır ile aramızda neredeyse elli santimetre kadar kalmıştı ki uzun bir korna çaldı. Filmlerdeki kaza anında olan korna seslerine benziyordu. Bize çarpmasına milim kalmıştı ki tır sol tarafımıza geçti. O anda oturduğum yerden öne doğru atıldım ve çok korktum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kazayı ucuz atlatmıştık. Bir an "Depremde ölmedim, kazada öleceğim." diye aklımdan geçirmiştim... Neyse ki öyle birşey olmamıştı, hâlâ nefes alıyordum.
Hepimizin ayağı tutulmuştu. Saatlerdir arabadaydık, oturmaktan her yerimiz ağrıyordu. O sıcak yatağımı özlemiştim, ayağımı uzatmayı, koltuğa oturup televizyon izlemeyi ders çalışmayı... Ve daha birçok şeyi. Deprem elimden hayatımı söküp almıştı, geriye hiçbir şey bırakmamıştı. Hepsini benden alıp götürmüştü.
Kendimi bir ağaç gibi hissetmiştim, köklerimi toprağa uzatmıştım. Tam beş ağaçla köklerimi birleştirmiştim, birlikte yaşıyorduk, nefes alıyorduk. Zamanla meyve ve yaprak vermeye başlamıştım, ama bir deprem olmuştu ve tüm meyvelerimi ve yapraklarımı benden alıp götürmüştü. Dallarımdaki yaşama sevincimi, ümidimi, umudumu ve heveslerimi kırmıştı. Geriye ne kalmıştı? Hiçbir şey... Geriye hiçbir iz bırakmamıştı. Tek bir yaprak bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASRIN FELAKETİ
Random"Ölmeyeceksin," diye fısıldadı annesi ama sesinde umut yoktu, sadece umudunu yitirmiş, çaresiz bir kadının sesiydi bu. "Hepimiz yaşayacağız, buradan gideceğiz ama şimdi arabaya geçmemiz gerek, çok ıslandık." Yüzünü annesine çevirdi, yaşla dolup ta...