Keyifli okumalar dilerim...Yazarın anlatımından.
Akşamın serinliğinde , bankta oturmuş düşünüyordu yaşlı adam. Bir yandan düşünüyor, bir yandan bekliyordu. Çok özlemişti, her şeyi, herkesi... Paltosunun üzerine yağan kar düşüncelerinin de üzerini örtüyor du sanki. Şikayetçi değil di. Sadece bir sokak lambası, bir bank ve akşamın soğuğu vardı orda. Şimdilik tabi.
Arkadan yaklaşan sesleri duyunca kafasını biraz geriye yasladı. Anlamıştı , gelmişti... Uzun zaman sonra yeniden... Sahi ya kaç sene geçmişti?
Yanına oturan beden ile sessiz kaldı önce. Ikisi de sessiz di , rüzgar ve kar konuşuyordu sadece. İkisi de bir süre onları izledi uzun uzun. Daha sonra rüzgarla kar'ın konuşmasını bölen bir cümle kuruldu.
"Evine hoş geldin."
Uzun zaman sonra ondan duyduğu ilk cümle bu olmuştu. Evi... Evim dediği yeri terk etmişti önceden , herhangi bir sebepten dolayı değil di , bir çeşit vatan meselesiydi. Uğruna kendi canını bile vereceği vatanı içindi.
"Hoşbuldum. Devrem..."
Onun da yıllar sonra ona kurduğu cümle bu olmuştu. Uzun zaman sonra tekrar burda olmak , evinde olmanın verdiği huzur onu bu soğukta sıcak tutuyordu. İnsan'ın evi onu sıcak tutardı çünkü değil mi? Onun evi de onu sıcak tutuyordu. Vatanı ve ailesi...
Ailesi ya her ne olursa olsun onun bir ailesi vardı elbet. Önce güzeller güzeli eşi vardı , saç teline zarar gelse ona bunu yapanları mahveder di. Etmişti de. Güzeller güzeli eşinin intikamını almıştı. Artık rahat uyuyordu. Eşi de rahat uyuyabilir di. Onu öyle çok sevmişti ki , ona zarar gelmesin diye kendi bacağından vazgeçmişti. Evet eşi için di. Gönlünü fetheden kadın için di. Ve değil o kadın için bacağından, canından bile olurdu onun için.
Peki ya oğlu? Oğluna bile doyamamıştı daha. Peki şimdi ne yapıyordu? Asker olmuştu... Küçükken de hep derdi babasına asker olacağını. Babası o halde bile öyle gururlanır dı ki... Şimdi gerçekten gurur duyabilirdi. Ne mutlu bana ki vatanıma, hayırlı bir çocuk yetiştirebilmişim derdi hep. Onunla öyle çok gurur duyuyordu ki , ne desen az kalırdı...
Şimdi tek bir sorun kalıyordu , karşısına çıkmak...
Yapardı elbet , yapacaktı da. Zamanını bilmiyordu sadece. Elbet o gün de gelecekti. Onu çok özlemişti. Hemde çok... Önce protez takılı sağ bacağına baktı , daha sonra ise cebinden çıkardığı küçük kolye ye. Yıllardır onu ayakta tutan bu kolyeye...
Evine hoş gelmişti o adam ve bu sefer gitmeye hiç niyeti yoktu...
Derya'dan
Bilmem kaç dakika geçmişti salona gelip koltuğun üstünde oturup beklediğimden beri , Alparslana mesaj attığımdan beri. Elimde hem o küçük not kağıdı hemde önceki günden kalan gül duruyordu. Kim neden böyle bir şey yapardı? Alparslandan ne istiyordu? Kafamı kurcalayan bu sorularla bir türlü baş edemiyordum bile.
Kapıya tıklanmasıyla yerimden sıçradım. İyice paranoyak olmuştum. Ama haksız mıyım yani? Yavaş yavaş kapıya ilerlediğimde mercekten bakıp Alparslanı görmemle rahat bir nefes aldım. Kapıyı açıp içeri girmesine müsade ettim.
"Hoşgeldin canım."
"Hoşbuldum bitanem de iyi misin sen?"
Bir şey demeden hemen ona sarıldım. O da hiç bir şey demedi ve bana sarıldı. Birkaç dakika öyle birlikte durup birbirimize sarıldık. Bu bile o kadar iyi gelmişti ki. Önüm varlığını yanımda hissetmek bana çok büyük huzur veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordonun Sevdası
Ficción GeneralSert, ciddi bir Yüzbaşının yüreğindeki tek sevdası Vatan sevdasıdır. Bu hep böyle gitmişti. Ta ki o güne o kadar. Ta ki Derya yı görene kadar... Bu sert, karanlık komutanı aydınlığına çekebilen tek kadın Derya... *** "Sen buraya gelirken sadece ken...