New York Battle - 4

444 41 56
                                    



Şarkı - Lost On You

"Hold me like you never lost your patience. Tell me that you love me more than hate me, All the time, And you're still mine"

---

Her şey durulmuştu, Loki kaçmış, Thor ve Banner ise geminin dışındalardı. Loki gitmeden önce ajan Phill'i öldürmüştü... Barton kendine gelmiş ve şu an dinleniyordu.

Olanlardan sonra geriye kalan herkes ana mekanda toplandı, Hill bir köşede oturuyor, Natasha ise sarsılmışa benziyordu.

Kanepede Bucky ile oturduğum sırada aldığım bir kaç çiziğe pansuman yapan doktorlar geldi, kimse konuşmuyor ve sadece önüne bakıyordu.

Tony ve Steve sandalyelere oturmuştu, herkes Philli'in yasını tutuyordu.

"Bunlar Phill'in ceketindeydi, sanırım bunları asla sana imzalatamadı." Fury elindeki Kaptan America kartlarını Steve'in önüne attı, Phill sıkı bir Kaptan Amerika fanıydı ve imzalaması için biriktirdiği kartları cebinde taşıyordu, fakat şimdi kana bulanmışlardı.

"Havada öylece kalakaldık" Steve kartlara uzandı ve incelemeye başladı. "İletişimimiz çöktü, küpün yeri, Banner, Thor... elimizde bilgi yok."

Fury konuşurken kafamı Bucky'nin göğsüne koydum ve kollarını bana sarmasına izin verdim, ikimiz de konuşmuyorduk.

"Sağlam tek gözümü kaybettim."  Tony dahil herkes yeri izliyordu, herkesin içinde bir yerlerde ağlayan bir çocuk vardı.

"Belki de bunu hak ettik." dedi Fury.

Artık etrafımdaki sesler fazla gelmeye başlamıştı, bacağımdaki kesikle uğraşan doktor işini bitirdi ve uzaklaştı.

"Clint kendine gelmiş olmalı, ona bakmaya gideceğim." Natasha yerinden kalktı ve Clint'in tutulduğu odaya gitti.

Bruce'un Loki'nin beni kullanmak istediğiyle ilgili fikri kafamda yankılanıp duruyordu, benden yararlanmak istediyse neden beni alıp gitmemişti peki?

Bundan çok beni nasıl kullanacağı korkutan taraftı, gücümü mü elimden alır ya da bana bir portal mı açtırır orasını bilemeyeceğim ama bildiğim tek şey buna izin vermeyecek oluşum. 

Keşke annem olsaydı diye geçirdim içimden, her zaman kaygılarımı alır götürürdü. Saçlarımı okşar ve her şeyin yoluna gireceğini fısıldardı kulağıma. Onu özlüyordum...

Ben düşüncelere daldığım sırada saçlarımda hareketlenme hissettim, Bucky saçlarımla oynuyordu.

Birlikte geçirdiğimiz zaman diliminde birbirimizin hoşlandığı şeyleri öğrenmiştik ve aman tanrım saçlarımla oynanmasına bayılırdım.

Bucky saçlarımla oynarken ani bir kararla kafamı kaldırdım ve Bucky'e baktım, şaşırmış gibiydi.

"Ne oldu güzelim?" Bucky yumuşak bir ses tonuyla sordu, bir süre ona baktım ve bir şey demedim. Diyebilecek pek bir şeyim de yoktu zaten.

İstemsiz gelen ağlama isteğimi bastırmaya çalışıyordum fakat gözümden düşen bir damla yaşa engel olamamıştım.

Ağladığımı gören Bucky beni kendine çekti ve öncekinden daha da sıkı sarıldı bana, sanki acımı çekip almak istermiş gibi.

Tekrar göğsünde yerimi aldığım sırada göz yaşlarımı sildi baş parmağıyla, çok dikkat ediyordu bana dokunurken. Sanki dokunsa kırılacak bir şeymişim gibi davranıyordu bana.

Go back to sleep doll / Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin