54. BULUŞMA

342 32 2
                                    

Keyifli okumalar 🙂


~~~~~~~


Kalbimin çılgın atışları uzun süre durmadı. Şuan bile, beş gün sonra, o zamanki olayları hala dün olmuş gibi canlı bir şekilde hatırlıyordum.

Logan neden öyle bir durumda bana bunu söyledi? Ondan sonra teşekkür ettim ama gerçekten utandım.

Bana istediğim her şeyi vermek diyerek ne demek istedi? Logan neden bana bu kadar yakın davrandı? Sanki arkadaştan daha fazlası olmuş gibiydik.

Daha da garip olan şey, kalbimin neden onun düşüncesiyle çarptığını bilmememdi.

Hayır. Logan böyle görünürken etkilenmeyecek bir kadın var mı? O gözler ve o sözler... yanlış anlamak çok kolay değil miydi?

Yıl sonu partisinde de öyleydi. Logan beni utandırmaya devam etti.

Şimdi böyle davranmanın sırası değil! Heidi ve Percy'yi düşünerek kendimi toparladım.

Ve tam o gün, Logan onları bulduğunu bildirmek için benimle temasa geçti.

* * *

Logan benimle ne zaman temasa geçse bana her zaman bir mektup gönderirdi. Ancak bugün şövalyesi markinin konutuna, oturma odasına geldi. Hizmetçi değil, şövalye gelmişti.

Beni selamladı ve doğrudan konuya girdi.

"Majesteleri onları bulduğunu size bildirmek istiyor."

Belirli bir nesneden bahsedilmese de, ne demek istediğini tam olarak anlamıştım. Bu açıkça Heidi ve Percy'yi bulduğu anlamına gelmiyor muydu?

Şaşkınlıkla tekrar sordum.

"Neredeler?"

"Ridge'de oldukları doğrulandı. Krallık boyunca gönderilen paralı askerler arasında, Ridge'deki paralı askerlerden bir yanıt geldi.”

Ridge, başkentten çok da uzak olmayan küçük bir kasabaydı. Eğer orasıysa, düşündüğümden daha yakındı.

Uzak bir diyara falan kaçtıklarını sandım, ama beni çok şaşırtan durum bu değildi.

"Ekselansları bugün oraya geleceğini söyledi ve Leydi Nelson'dan kendisiyle gelmesini istedi."

Salondaki saate baktım. Saat öğlen 12 idi.

"Ridge'e varmak ne kadar sürer?"

"Atlar tam hızda koşarsa, yaklaşık üç saat sürer."

O zaman acele edersem bugün onlarla buluşabilirim. Hiç tereddüt etmeden oturduğum yerden kalktım.

"Ben de gidiyorum. Hemen gidelim mi?”

Nancy'ye akşama döneceğimi söyledim ve sonra şövalyeyi takip ettim.

Köşkten çıktığımda ön tarafta tanıdık bir fayton bekliyordu. Logan'ın her randevumuzda gönderdiği kahverengi arabaydı. Şövalye arabanın kapısını benim için arma olmadan açtı.

Ve tam o anda, beklenmedik bir yüz gördüm.

"Dük?"

"Uzun süre mi bekledin?"

Bugün onları görmeye gideceğini söyledi… Beni almaya gelmiş gibiydi.

Kapının yanında oturan Logan elini bana uzattı ve arabaya binmeme yardım etti. Karşısına oturdum ve başımı salladım.

"Evet, oldukça."

Sözlerime Logan acı acı gülümsedi ve sonra benimle yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

"Üzgünüm. Seninle daha erken iletişime geçmeliydim... Gecikti çünkü acil bir meseleyle ilgilenmem gerekiyordu."

Dürüst olmak gerekirse, onları 5 gün içinde bulabilmek zaten düşündüğümden daha hızlıydı. Ama benimle daha erken iletişime geçmek istediğini söylemek için acelesi varmış gibi görünüyordu çünkü onları Dük Grint'ten önce bulmamız gerekiyordu.

Gülümseyerek cevap verdim.

"Dük de uzun süredir bekliyor gibi görünüyor."

Sözlerimi kabul eder gibi başını salladı.

"Evet. Seni (onu) çok özlediğimden.... ....beri… …”

Ç/N: Fabian, Sienna'yı özlediğini kastetmişti ama Sienna onun Percy'den bahsettiğini sanmış

O ölçüde mi? Logan, Percy'yi düşündüğümden daha çok önemsiyor gibiydi.

Bu sözlere sessizce gülümsedim. Ve sırtlığa yaslanırken, kırmızı kulakları gözüme çarptı.

* * *

Atlar o kadar hızlı koştu ki, araba Ridge'e üç saatten kısa sürede ulaştı.

Bizi almaya gelen paralı askeri takip edip Heidi'nin evine gittik. Küçük bir bahçesi olan bir evdi.

Kırmızı tuğladan yapılmış evin penceresinin yanında bir kaide vardı ve Heidi tam üzerine bir saksı koyuyordu.

Tencereyi temizledikten sonra arkasını dönen Heidi, varlığımıza şaşırmış gibi görünüyordu.

"Leydi Nelson? Nasıl…"

Heidi bize karşı temkinli görünüyordu.

Logan ve benim yanımda üç şövalye vardı, bu yüzden onu geri almaya geldiğimizi düşünmüş olmalı.

"Merak etme. Buraya geldim çünkü Leydi Coventry'nin durumu hakkında endişeleniyorum. Dük ve Baron buraya geldiğimizi bilmiyor. Tabii aynı şey Leydi Grint için de geçerli.”

"Gerçekten mi…?"

Mor gözlere baktığımda başımı salladım.

"Bize güvenebilirsin. Majesteleri sizi bulmama yardım etti."

“…Ah, lütfen önce içeri gelin.”

Heidi bizi eve götürdü. Mütevazı inşa edilmiş iki katlı evin içi derli topluydu. Göz alıcı değildi ama hayatları korktuğum kadar zor değilmiş gibi görünüyordu.

Bu durumu gördükten sonra çok rahatlamıştım. Endişem hafifledi ve tekrar huzurlu hissedebildim. Ardından çekingen bir şekilde ayakta duran Heidi'ye doğru kollarımı açtım.

"Demek iyi gidiyorsun. Gerçekten endişelendim ama şimdi memnunum.”

Ona sarılmak amacıyla yaklaştığımda Heidi'nin yüzü buruştu. Görünüşe göre gözyaşlarını tutmaya çalışıyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı.

Tereddüt ettikten sonra hızla yanıma geldi ve bana sarıldı.

"Leydi Nelson!"

Henüz 5 gün olmuştu ama her şeyden vazgeçtiği ve ailesinin isteklerine karşı geldiği bir gerçekti. Onun için korkutucu olmalı. Geride bıraktığı insanları özlemiş olmalı.

Sanki yaşadığı çeşitli duyguları hissedebiliyor gibiydim. Heidi'yi teselli etmek için bir süre kollarımda okşadım.

Kavuşmanın sevincini paylaştıktan sonra Heidi'ye sordum.

"Bu arada, Lord Grint nerede?"

"O-..."

O sırada kapı açıldı ve Percy koşarak içeri girdi.

"Heidi!"

Heidi'den ayrılır ayrılmaz, sanki onu koruyormuş gibi Heidi'yi engelledi. Elinde bir zarf tutuyordu. Percy ihtiyatla bana ve Logan'a baktı.

"Babama söyle, geri dönmüyoruz."

"Percy, öyle değil. Bizim için endişelendikleri için geldiklerini söylediler.”

"Saçmalama. Dışarıdaki şövalyeleri görmedin mi? Kesinlikle bizi yakalamak için buradalar.”

~~~~~~

I'm Done Being Your Best Friend (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin