yirmi dört

83 11 0
                                    


"Aramızda olan tüm bu şeyler, bu yüzden mi sence?"

"Aramızda ne var, Bay Jeff?" dediğimde kaşları az da olsa havaya kalktı, dudakları aralandı. Yüzünde oluşan ifade beni afallatsa da ses etmedim.

Ne demek istediğini anlamıyordum.

Soruma sessizlikle cevap veriyor, üst üste cevabı zor sorular sorup duruyordu. İşimi zorlaştırmaktan başka bir şey yaptığı yoktu.

"Biraz açık konuşabilir misiniz?" dedim dudaklarımı birbirine bastırırken. Diyeceği şeyden vazgeçmiş gibi kendini geriye çekti, derin bir nefes alıp yüzüne bir gülümseme kondurdu.

Bu gülümsemesi hoşuma gitmemişti.

"Yok bir şey."

-

Eve girdiğim gibi lavaboya doğru ilerledim. Güzel bir duş alıp uzanmak, dinlenmek istiyordum. Omzum hâlâ acıyordu.

Derin derin nefes alıp üstümdekileri çıkardım, suyu açtım. Yüzüme soğuk soğuk çarparken gözlerimi kapattım, saçlarımı alnımı açacak şekilde arkaya doğru attım.

Aniden omzumda hissettiğim acıyla inledim, soğuk su taze yaraya değdikten sonra vücudumda buz gibi kayıp giderken elimden gelen tek şey inlemelerimi bastırmaya çalışmaktı.

Yarın da boş olduğundan rahattım, tüm gün evde yatıp film izlemekten başka bir planım yoktu. Belki Tanawat'ı çağırırdım, onu da iyice boşlamıştım zaten son zamanlarda.

Kendimce tatlı bir şarkı mırıldandım. Son zamanlarda aklımda dolanan sakin bir melodiyi, huzur verici melodiyi. Şampuan gözüme bulaşmasın diye gözlerimi sıkı sıkı kapatmış, dudaklarımı dişliyordum.

Telefonun zil sesi kulağıma ilişirken derin bir nefes aldım, Tanawat olduğuna şüphem yoktu. Saçlarımı duruladım, vücudumu da yıkadıktan sonra hızlıca bornozumu giydim.

"Bakalım kimmiş arayan..."

ta nakunta

Yüksekte tuttuğum beklentilerim ve umutlarımın bir anda düşmesiyle iç çekip telefonu kulağıma götürdüm. Çok çaldırmama izin vermeden açtı.

"Buyrun?"

"Buyuralım tabii, buyuralım... Nasılsın? Ben aramasam hiç sesin çıkmıyor." dedi kıkırdayarak. Akşam akşam her zaman olduğu gibi keyfi yerindeydi. Gözlerimi ovuşturup mutfağa doğru ilerledim.
"Zamanım olmuyor, ki eminim sizin de olmuyordur. İyiyim, siz?"

"İyiyim, çok iyiyim! Yaralanmışsın, öyle duydum." dedikten sonra öksürdü, derin bir nefes alıp cevap verdim. "Öyle oldu. Sıkıntı yok, iyiyim."

"Sohbetine doyum olmuyor... Müsait olduğun bir zaman yaz, lattesi çok güzel bir kafe buldum."

"Yarın yazarım, teşekkürler." dedim gülümseyerek. Karşılık olarak bir şey demedi, gerici bir sessizlik oluştu aramızda. Yerimde durmayarak yatak odama geçtim. Ondan bir ses bekliyordum ama pek konuşacak gibi de durmuyordu, yalnızca nefes alış veriş seslerini duyabiliyordum.
"Başka bir şey demiyorsanız..." dedim, "...kapatıyorum?"

"Şey diyeceğim..." dediğinde derin bir nefes aldım. Her ne kadar kabul edesim gelmese de lafı geveliyordu. "İyi... İyi geceler sana."

Sesi her zamanki, hatta biraz önceki gibi enerjili değildi, aksine düşüncelerle dolu gibi geliyordu kulağa. Ruh hâli çabucak değişebiliyordu herhalde. "İyi geceler size de."

Az önce giydiğim bornozu üstümden çıkarıp beyaz, ince bir tişört giydim. Altına da açık pembe bir şort giydikten sonra telefonumu elime alıp koridorda ilerlemeye başladım.

Telefonun elimde titremesiyle irkilerek aramayı kapattım, gelen mesaja baktım. Sürekli birileri ya arıyor ya mesaj atıyordu, oturup dizi izleyecek zamanı bulamıyordum bile.

bay jeff
Yaran nasıl

CK ও jeffbarcodeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin