0✼ mutlaka okuyun

532 12 2
                                    

Dünya, kirli ve sonu gelmez günahların pençelerinde amansızca hapsolmuş, ahlaksızlığın şehvetli öpücüğüyle öyle lekelenmiş ki... Ve... ve gökyüzü... burada keyif içinde yaşayan herkesi, parçalayıp mahvederek cezalandırmakla tehdit ediyordu.

Rüzgâr dışarıda çılgın bir ahenkle etrafı kolaçan etmekteydi. Terk edilmiş, kocaman yapı siyahın eski püskü tonlarıyla kapanmıştı. Dışarıdan bakan kimseler buraya cadıların yuvası derdi. Aslında yanılmıyorlardı da. Cadılar karanlığın enerjisiyle yaşardı, onları yöneten karanlıktı.

Terk edilmiş eski malikanenin büyük salonunda yere yığılmış hâlde oturmaktaydı kadın. Düşünceleri aklını zapt etmişti. Yaşadığı sarsıntı sonrası dudakları titriyordu. Ellerini çözülmesi imkânsız gibi gözüken yumruklar hâline sokmuştu. Üzerindeki siyah ve uzun elbisenin aşağı kısımları yırtılmıştı. Buna kendisi tarz diyordu. Diğerlerini korkutan bir tarz. Korkutmayı seviyordu, insanların ondan korkmasına bayılırdı. Belki de bununla nefes alırdı. Önünde uzun pencere vardı. Camı kırılmış olduğundan içeri dolan rüzgâr kadının saçlarını okşuyordu. Önünde karanlık orman vardı.

"Kaybetmek alışkanlık hâline gelmiş olmalı. Bunların başka açıklaması olamaz, değil mi?" Kadının arkasında konuşan ses ağlamasını sonlandırmasına neden oldu. "Sofi?"

Sofi burnunu çekip yüzünü sildi. Önüne düşen saçlarıyla uğraşmadı. Dudakları sola doğru kıvrılırken umutsuzca önündeki manzaraya baktı. Derin nefes aldı. Nefesini kısık kısık verdi.

Herif susmak bilmiyordu. "Prens Ailios'a karşı suikast girişimin yine beceriksizlikle sonuçlanmış. Zehri önceden fark edip imha etmişler." Adımları onu doğruca Sofi'nin önüne götürdü. Sofi gözlerini kaldırıp ruhsuz hâlde önündeki Mour'a baktı. Mour yanıt alamayacağını fark edip göz devirdi. Ellerini beline koyup camdan dışarı baktı. "Bugün otuz ekim... cadıların dileklerinin gerçekleştiği gün." Sofi'nin önünde vücudu yarım dönmüş hâlde duruyordu. Gözlerini vahşet duygusuna kapılmaya neden olan ormandan çekip Sofi'ye dikti. "Belki de bir dilek dilemelisin?"

Sofi göğüslerini kaldıracak kadar havayı içine çekti. "Öyle mi?" Dudakları kurumuştu. Yüzündeki mutsuz ifade bir an olsun değişmiyordu. Zar zor ayağa kalktı. Sendeleyerek cama doğru yaklaştı. Mour gözlerini önündeki vücuda dikti. Dünyadaki tüm istek ve arzularını kaybetmiş zavallı bir vücuttu. Sofi kafasını kaldırıp gökyüzünde ışıldayan aya baktı. "O zaman dilek dilemeliyim." Genç adam tek kaşını kaldırarak kadını izledi. Sofi dudaklarını açtığında telaffuz ettiği cümleyi adeta haykırarak söylemişti: "Prens Ailios'un hiç doğmamasını diliyorum". Çığlığı karanlık orman tarafından yutuldu diğer her şey gibi.

Mour bir süre karanlık ormanı izledikten sonra gözleri Sofi'ye kaydı. "Bunun için prensin babası imparator Fedor ve annesi imparatoriçe Sapphire'nin hiç karşılaşmamış olması gerek." Kurduğu cümle Sofi'yi meraklandırmış olmalı ki Mour'a baktı. "Ve iki insanın kaderinde birlikte olmak varsa..." Mour kafasını hafifçe sağa eğdi. "...eninde sonunda birbirini bulurlar." Kaşlarını kaldırdı. "Tanışma hikayeleri tamamen farklı olsa bile."

Mour'un cümleleri Sofi'nin dikkatini çekmişti. Çünkü imparator ve imparatoriçenin aşk hikayesi tüm dünyaya duyurulmuştu. Bazıları imrenerek masal ederdi bu öyküyü. "Nasıl tanışmışlar ki?" Sofi... ah, o zavallı cadı... Karanlığın en derin çukurunda yaşayan ve geceye hapsolmuş kimseler için hikayeler fazla masum değil miydi? İnsanın içini ısıtan masallar onların hayatında yoktu, onlar için hayatta kalma mücadeleleriyle doluydu her an.

"Ateş ve Su imparatorluğu diplomatik olarak yakın arkadaşlardı. Ateş imparatorluğunun yaz festivalleri sırasında tanıştıkları söyleniyor." Mour dudaklarını birbirine bastırdı. "İmparator o dönem prensmiş ve ilk görüşten prensese âşık olmuş." Sofi ne kadar merak etse de daha fazla soru sormayacaktı. Mour'un anlattıkları cadının kalbinde prens Ailios'a duyulan nefreti daha da büyütmüştü. Her şeyiyle mutlu ve neşeli bir ortamda büyümüş olan prens bu dünyadaki en şanslı kişiydi. Ama sadece bu da değil. Sofi'ye göre prens dünyanın ne denli adaletsiz olduğunun da bir ispatıydı.

O gece, cadı Sofi'nin dileği melodi gibi süzülüp uçtu ve zaman geçmişe doğru akarken kader Sapphire ve Fedor'a kördüğümlerle dolu bir hikâye yazdı.

Lanet - Kristal TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin