KUTLAMA

975 52 0
                                    

Bölüm Şarkı Önerileri ;

Model : Değmesin Ellerimiz
Model : Mey


___________________________________________________________


New york yılın her günü bizi farklı güzellikleri ile etkilemeyi başardığı gibi günün her saati de aynı şeyi başarabiliyordu. Oldukça kalabalık bir şehir olmasına rağmen belki de sırf bu kalabalık sayesinde asla sıkılmıyorsunuz. Tabi gideceğiniz yeri biliyorsanız. Çünkü bilmiyorsanız büyük bir kargaşanın içinde kaybolabilirsiniz. Bizim burada ki avantajımız ise yarışma kurulunun her ekibe bir rehber vermiş olmasıydı.

Elemelerin yapıldığı büyük salondan çıktıktan sonra ilk yaptığımız şey rehberin önerisi ile güzel bir lokanta da karnımızı doyurmak oldu. Yurt dışında en büyük sorunlardan biri yemek kültürü olduğundan daha çok sebze ve vejetaryen yemeklerini tercih etmek zorunda kaldık. Yine de yemekler oldukça güzeldi.

Lokantadan çıktıktan sonra New York'un en canlı caddesi olan Bleecker Street'e gittik. İki katlı turist otobüslerine binerek devasa ve ışıltılı gökdelenlerin arasından geçtik. Bol bol fotoğraf da çekildikten sonra dinlenmek için biraz da en tanınmış yerlerden birini daha görebilmek için Central parka giderek halka açık olan çimenlerin üzerine oturduk.

Hava oldukça güzeldi. Bu yüzden piknik yapmaya karar verdik ve yiyecekleri almaları için Leyla ve abimi markete gönderdik. Onların gelmesi 2 saati bulmuştu. Biz de bu sırada güzel bir yer seçip oturduk. Tam olarak oyun parkının karşısında olduğumuz için miniklerim gönül rahatlığı ile koşturup duruyordu. Leyla'lar gelince piknik masalarına atıştırmalıkları dizip çocukları çağırdık. Sonra güzel bir ziyafet çektik. Biraz oturduktan sonra hem yediklerimizi eritmek hem de güzel vakit geçirebilmek için oyun oynamaya karar verdik. Çocuklar yakalamaca oynamak konusunda ısrar edince onları kıramadım. Ayağa kalkarak,

-O halde kaçın benden. Diye bağırarak onları kovalamaya başladım. Tabi onlarda koşmaya. Bir süre bunu oynadıktan hemen sonra, Yusuf'un büfeden aldığı topla istop, yakar top ve voleybol oynadık. Neredeyse saatlerce ip atladık. 

Tüm bunları yapmak her birimizi o kadar çok yormuştu ki sonunda kendimizi çimlerin üzerine attığımızda soluk soluğaydık. Artık otele dönme zamanımız da gelmişti. Çünkü hava kararmaya başlamıştı ve bizim gidip dinlenmemiz gerekiyordu artık. Yarın büyük gündü sonuçta. Rehberin yönlendirmesi ile otele döndük. Yol zaten 2 saat sürmüştü. O yüzden bir şeyler atıştırıp dinlenmek üzere odalarımıza dağıldık hemen. 

Yusuf kucağında uyuya kalan Duru'yu  yatağına yatırıp duşa girdi. Ben de üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Tam bu sırada aklıma sabah yaptığım test gelince bir an afalladım. Test hala çantamda duruyordu. Gidip tekrar kontrol etmeyi deli gibi istiyordum aslında ama bunu yapacak güç bende var mıydı? Pek emin değildim. Çünkü içten içe bu fikir hoşuma gidiyordu ve boşuna hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum. Ama bakmazsam da bu gece gözüme uyku girmezdi. Bu yüzden derin bir nefes alıp yataktan çıktım. Önce çantamdan test kutusunu aldım. Sonra balkona çıktım. Çünkü Yusuf bir anda banyodan çıkarsa elimde testi görsün istememiştim. 

Balkonda ki puflardan birine oturdum. Elimde ki kutuyu evirip çevirmeye bir son vererek içindeki testleri çıkardım. Biri henüz paketindeyken diğeri sabah koyduğum şekildeydi. Onu elime alarak bir süre bekledim. Çevirip bakmak bile çok zor geliyordu bana şu an. Soğuk soğuk terlediğimi fark ettiğimde istemsizce kendime güldüm. Hadi ama bu ne saçma bir korkuydu ki şimdi. Ya olmuş ya da olmamıştı.  Değil mi? Kendime daha fazla düşünme fırsatı vermeyip hızla cevirdim testi. Ve bakışlarımı minik çubuğa cevirdim. İlk yaptığımda tek olan çizgi şu an iki taneydi. Anlamını çok iyi bilsem de hala hamile olduğuma emin değildim. Hata olabilirdi. Ya da bilmiyorum saatlerce öylece bekledi test. Belki böyle yapmak yanlış da olabilir. Ama ben emin olmadan kimseye söylemek istemedim. Bu yüzden şansımı ikinci testten yana kullanmaya karar verdim. 

KUĞU GÖLÜ BALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin