San Francisco'daki Oakland Körfez Köprüsü'nün batı yönündeki beş şeridinde ilerleyen arabaların yanıp sönen kırmızı fren lambaları, parıltılı bir Noel gösterisini andırıyordu. Yerba Buena Adası'nı çevreleyen sulardan yaklaşık altmış metre yukarıdaki arabaların zincirleme kazası nedeniyle, koma ve patinaj sesleri birbirine karışıyordu. Otopark gibi görünen trafik yoğunluğundan yorgun düşen Körfez Bölgesi yolcuları, gidecekleri yere kısa sürede varamayacaklarının farkındaydılar. Arabalarını çalıştırmaktan vazgeçip, cep telefonlarına odaklanarak, beklemeye koyuldular.
En sağ şeritte kalan Lucy Hegan, paniklemeye başladı. Yumruklarını sıkıyor, tırnakları avuç içlerini zorluyordu. "Kahretsin, kahretsin, kahretsin," diye homurdandı gözlerini yumarak. "Burada olmaz."
Üstü açılabilen Camaro'nun şoför koltuğunda oturan arkadaşı Brynn, Lucy'nin bacağına hafifçe bir dokundu. "Hey, her şey yolunda."
Hiç de öyle değildi.
Lucy, köprülerden nefret ederdi. Keşke hayatı boyunca herhangi bir köprüden geçmek zorunda kalmasaydı, bunu seve seve kabul ederdi. Ancak Lucy, San Francisco'da yaşıyordu. Şehir deniz kenarındaydı ve bir yere giderken, mutlaka köprüden geçmek zorundaydı. Richmond Köprüsü. San Mateo Köprüsü. Dumbarton Köprüsü. Golden Gate Köprüsü. Lucy, mümkün mertebe körfezin altından geçen Körfez Bölgesi Hızlı Geçiş (BART1) sistemini tercih etse de, çoğu zaman bu köprülerden birini kullanmak durumunda kalıyordu.
Bu şeritten çıkabilir miyiz?" diye sordu Lucy, Bry-nn'e."Çıkıp da nereye gideceğiz?" dedi Brynn, iç geçirerek.
Sıkışıp kalmışlardı. Her yer, park hâlindeki araçlarla doluydu. Brynn, Camaro'nun motorunu kapadı ama radyoyu açık bıraktı. Steely Dan'den "Do It Again" şarkısı çalıyordu ve Brynn, şarkının ritmiyle parmaklarını direksiyonda dans ettiriyordu. İçinde bulundukları durumdan hiçbir sıkıntı duymuyordu fakat Lucy, en büyük kâbusunu yaşıyordu: Korkuluklardan birkaç metre geride, denize düşmekten feci şekilde korktuğu bir köprüde saplanıp kalmıştı.
Geceydi. Saat on bir olmuştu. Köprü kablolarının arasından süzülen sis, karanlığın içinden ortaya çıkan bir hayaleti andırıyordu. Tepedeki beyaz ışıklarla bezenmiş devasa halatlar, upuzun kablolarla ana kuleye kadar uzanıyordu. Soğuk ve şiddetli rüzgâr, uğuldayarak esiyordu. Lucy, köprünün belli belirsiz sallandığını hissedince, altı boş bir yerde tıkılıp kaldığı yeniden aklina geldi. Nemli ve soğuk terini, cildinde hissetti. Elektrik çarpmış gibi istemsizce irkildi.
"Bakım onarım yapan işçiler, lambaları değiştirmek için yukarı tırmanıyor," dedi Brynn halat kablosunun en uç noktasını işaret ederek. "Çok korkunç değil mi? Böyle bir işin olduğunu düşünsene."
"Kapa çeneni Brynn."
Kız arkadaşı kıkırdadı. "Şu anda çok şiddetli bir deprem olduğunu düşünsene
Kapa çeneni dedim sana. Lütfen. Hiç komik değil.""Özür dilerim," dedi Brynn, uzanıp, Lucy'nin elini sıkarak. "Senin için gerçekten çok kötü bir durum değil mi?"
"Korkunç."
"Psikiyatristimle görüşmelisin."
"Faydası olmaz. Hiçbir şey fayda etmiyor."
"Ama bu kadın, gerçekten çok iyi. Benim meselemde epey yardımı dokundu. Ne olacağını sanıyorsun ki? Köprünün yıkılacağını falan mı?"
"Hayır," dedi Lucy.
"Sorun ne o zaman?"
"Brynn, bu konuda konuşmak istemiyorum; tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikoterapist
Mystery / ThrillerSan Francisco'da garip cinayetler işlenmektedir. Sıradan kadınlar, psikotik davranışlarda bulunmakta ve hayatlarına vahşice son vermektedirler. Dedektif Frost Easton ise tesadüflere inanmayan biridir. Aradaki bağlantıyı araştırırken, yolu Psikiyatri...