İNTİKAM
Evime gelmiştim, gözlerim doluydu. Her şey yepyeniydi, duvarlar griye boyanmış, mobilyalar siyahtı. Annemin odasına girdim, burası siyaha boyanmıştı. Duvarlarda resimler vardı, annem ve benim resimlerim. Birkaç raf vardı üstlerinde eski oyuncaklarım falan vardı. Bunları nereden bulmuşlardı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında duvara yaslanarak yere oturdum.
Şu an nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum, sadece ağlıyordum. Kapı çaldığında yerden kalktım ve gözyaşlarımı silerek kapıya gittim. Kapıyı açtığımda Elvin'i gördüm, "Pars, ağlıyor musun?" Diye sordu. Sorduğu soruyla hıçkırarak ağlamaya başladığımda Elvin eve girdi ve kapıyı kapattı. Beni kolumdan tutup koltuğa götürdü ve oturttu. "Gel." Dedi ve kafamı göğsüne yasladı.
"Ben nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum Elvin." Dedim hıçkırıklarımın arasında. "Hiç böyle bir hediye almamıştım." Dediğimde beni kendinden ayırdı. "Eksikler var ama olsun." Dedi Elvin gülümserken. "Elvin emin ol sadece duvarları boyatsaydın ben yine mutlu olurdum." Dediğimde yüzü düştü. Kafasını kaldırıp bana baktı, söylemek istediği şeyi tartar gibiydi.
"Ya Pars, sen hiç çocuk olmadın mı?"
"Olamadım."
Elvin beni izlerken dolu gözlerim dudaklarına kaydı, öpsem kızar mıydı? Gözyaşlarımı sildim ve Elvin'e doğru uzandım, "İznin varsa seni öpmek istiyorum." Dediğimde gülümsedi ve başıyla öpmeme izin verdi. Dudaklarımı yavaşça dudaklarına bastırdım. Dudaklarını aralayıp bana karşılık verdi, elleri omuzlarıma çıktı. Koltukta hafifçe üstüne eğildim ve bir elimi beline koydum. Diğer elimi kullanamıyordum.
Kapı çaldı, küfür ederek Elvin'den ayrıldım ve kapıya ilerledim. Delikten baktığımda yüzünde maske olan birini gördüm, kafamı Elvin'e çevirdim. "Annemin odasına gir ve sakın çıkma." Dedim sessizce. Elvin şaşkındı ama ikiletmedi. Kapıyı açtığımda maskeli içeri girdi ve kapıyı kapattı. "Selam Binbaşı." Dedi ve suratıma silahın kabzasıyla sertçe vurdu.
Gözlerimi açtığımda sandalyeye bağlıydım ama hala evimdeydim. "Daha fazla uyumanı beklerdim." Dedi karşımdaki kadın. Maskesi çıkmıştı, dağınık kahverengi uzun saçları ve yeşil gözleri vardı. "Kimsin lan sen?" Diye sordum suratımdaki acıya rağmen. "Karabayır'da patlattığınız o binada ölen bir adamın karısıyım." Dediğinde gülmeye başladım.
"Sen kocanın intikamını almaya mı geldin?" Diye sordum. Sağ omzuma yumruk attığında dişlerimi sıktım. "Bu omzundan vurulduğunu söylediler, doğum günü hediyenmiş. Şimdi gelelim konumuza," Derken sözünü kestim. "Konu monu yok ortada. Ben senin kocanı geberttim cesedinide patlattım. Çünkü senin kocan itin tekiydi." Dediğimde kadın hırladı ve omzuma tekrar vurdu. Dişlerimi sıktım.
"Asıl it sizsiniz! Önünüze çıkan herkesi öldürüp kahramanım diye ortada geziyorsunuz! Şimdi seni öldüreceğim, haberlere çıkarsın kahraman diye ama kimse gerçek yüzünüzü bilmiyor!" Diye bağırdı kadın. "En azından ülkemdeki insanlar bana güveniyor, bayrağıma sarılı tabutuma bu adam kahraman diyerek bakıyorlar. Peki siz, size ne yapıyorlar? Sarı torbalara mı koyuyorlardı sizi, bayrak diyeceğim ama sizin belli bir bayrağınız var mı?" Diye sordum. Kadın silahını çıkartıp ucuna susturucu taktı.
Sanırım birazcık sinirlenmişti.
"Arkadaşlarımı patlattın, hala nasıl konuşabiliyorsun?!" Diye bağırdı kadın. "Siz çok mu farklısınız lan?! Benim kaç tane arkadaşım gözlerimin önünde delik deşik oldu haberin var mı?! Bu savaş bitene kadar çok fazla insan ölecek ama bizim ordumuz gururlu ölecek, sizin gibi bir hiç uğruna geberip gitmeyeğiz! Hepiniz o torbalara gireceksiniz!" Diye bağırdığımda kadın tekrar yumruk attı. Yaramdan kanlar akmaya başladığında daha fazla dişlerimi sıkamadım, "Ah!" Diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Fiksi Remaja"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."