17.Bölüm: "Anan Kim?"

4.1K 366 110
                                    

Ayrıca Favori ile ilgili yaptığım röportajda yayımlandı. Bilmeyenler, görmeyenler @okurdayazarx adlı kullanıcın profilinden ulaşabilirler!

Multimedia'da Cevahir mevcut! Bölüm şarkımız Seyyal Taner - Şiirimin Dili 

*

Öğleden sonra Berru büyük bir azimle Almancacıyı çileden çıkarırken neredeyse jöle kıvamındaydım. Aldığım ev ödevlerinin ardından dertlerini sırtlanmış Küçük Emrah gibi arım balım ile vedalaşınca Taylan ile buluşacağımız spor salonuna doğru ilerledim. Herkes evine gidiyordu benim ise daha yapacak işlerim ve altında ezilmem gereken ödevlerim vardı. Ama bunların yanında sonsuz bir enerji kaynağımda vardı elbet.

Taylan'ı görecektim!

Salla salla salla, çalkala. Yansın benden sonra bu dünya!

Kalbim 4yüz'e bağlayıp heyecanını göğüs kafesimin küçücük alanında oraya buraya zıplayarak belirtince derin bir nefes almak zorunda kaldım. Çekik Gözlü Fındığım'ı her düşündüğümde oluşan bu kalp ritmi bozukluğundan korkmaya başlayacaktım yakında. Kalbim bile bedenimde durmak istemiyordu vallahi.

Spor salonunun kapısına vardığımda kapının aralık olduğunu ve içeriden sesler geldiğini fark ettim. Taylan her şeyin bir yalan olduğunu ve bana olan aşkının onu nasıl kahrettiğini söylemiyordu maalesef hayır; senkronik bir top sesi ardında bağrışmalar kulağıma çalınıyordu. Biraz çekinerek de olsa aralık kapıdan başımı uzattığımda az kalsın oracıkta canımı verecektim. Azrail bile canımı almaya geldiğinde burnundan kan akıta akıta ölecekti benimle beraber...

Efdal, Can, Taylan ve tanımadığım bir basketbol takımı üyesi daha aralarında maç yapıyordu. Ama tabii ki olay bu değildi. Olay, Taylan'ın gömleğinin çıkmış ve saçlarının dağılmış olmasıydı. O koşarken Efdal kafasına vuruyor, pencereden yansıyan ışık o kol kaslarını aydınlatıyordu... O gülüşü ve uzun parmakları arasında topun gidip gelişi...

Anan kim yavrum senin?

Kalbim yine sapığa bağlarken benim içim gıcıklanmaya, boğazım kurumaya başladı. Taylan'ı bu şekilde görmek kalbime fazlaydı, ödevlerin ağırlığını bile hissetmiyordum o an. Bedenim çok hafifti ama buna rağmen hareket bile edemiyordum.

Kornealarım yandı yemin ediyorum...

Beynimde bu sefer kalbime katılınca bedenim haddinden daha sesli nefes almaya başladı ve yaşadığım bu aşırı aşk yüklemesiyle bir yere dayanma ihtiyacı hissetti. Aralık olan kapıya yanlışlıkla abanmamla da yüz üstü yere çakılmam ve kapının da ardına kadar açılması bir oldu.

Bana seslenen sesleri ve yanıma doğru gelen ayakların tıngırtılarını bile duymuyordum o an. Kalbim baya yer kaplıyordu çünkü.

Ay onlar neydi be. Böyle banacaksın ekmeği öyle yiyeceksin. Hele o kollar. Yeminle tek eliyle bizi tek eliyle doğacak çocuğumuzu taşır, Allah'ım! Ya o karın kaslarına, baklavalara ne demeli? Tam olmamışlardı ama olsun, şerbeti de biz oluruz!

"İşte geldik gidiyoruz...Bilinmez bir diyara." Diye Cem Karaca'ya bağlayıp şarkı söyleyebilirdi o an kalbim. Alnım parkelerin soğukluğunun altında yanarken bir el kolumdan tutup beni yukarıya doğru çekti. Gözlerimi kırpıştırıp açmamla Taylan'ın karnıyla göz göze geldim.

Gözlerim büyürken kalbimin yeniden mendilini almasıyla, "Ay bayılıvericiğim," diye isyan edip yeniden bıraktım vücudumu. "ay kan şekerim düştü. Ay ölüyorum dostlar. Vasiyetim tüm Ozmo dergilerimin de benimle gömülmesidir."

FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin