3.Bölüm : Bu Büyük Bir Olay
*Ne yaşamak mümkün, ne ölmek…*
Hayatımızda bazı günler vardır. O günler geçip gidecektir ama etkileri hayatımızdan hiç silinmeyecektir. Her gün, istisnasız her gün belli bir zaman diliminde geçer. Hiçbir gün sonsuza kadar sürmez. Öldüğümüz gün bile, dünyanın son günü bile, hiçbir gün sonsuza kadar sürmeyecektir. Benim hayatımın geri kalanını aklıma kazıya kazıya her anıyla etkileyecek gün bugün. Hayatımı tamamıyla değiştirecek, her şeyiyle değiştirip alt üst edecek gün bugün. Hayatıma yeni insanlar girdi, yeni olaylarla tanıştım –bir ceset görmek gibi- ve şimdi, kendimi polisiye bir romanın içinde buldum. Buradayım. Tozlarla dolu bir odanın içinde, daha iki saat önce tanımadığım üç çocukla birlikte bir cesedin yanına oturmuş ne yapacağımızı konuşuyoruz. Daha doğrusu onlar konuşuyorlar, ben dinliyorum. Çünkü hiçbir fikrim yok.
‘’Abi biz buraya gelirken yarısından fazlası konferans salonundaydı zaten. Geri kalan yarısının büyük kısmı kantinde. Tek tük gruplar da sınıflarına dağılmış, merdivenlerde oturanlar da var.’’ Burak okuldaki öğrencilerin nerelerde olduklarını özetlerken gözüm Onur’a kaydı. İçinde bir yerlerde ciddi ciddi bu olayı düşündüğü belli oluyordu. Üçü de olaya çok fazla konsantre olmuşlardı. Tam macera seven erkek tipiydiler. Ben yanlarında fazla Disney-Girl kalıyordum.
‘’Dörde ayrılalım, birimiz konferans salonundakileri izlesin, birimiz kantindekileri, birimiz sınıfları gezsin, birimiz de merdivenlerdekileri kontrol etsin.’’ Mert’in önerisiyle Onur’un başı birden kalkıp bana çevrildi. Kaşları çatık ve düşünceli bir şekilde bana bakıyordu.Olmaz,’’ dedi Onur başıyla beni göstererek, ‘’onu tek bırakamayız.’’ Şaşkınlıkla baktım yüzüne. İtiraz edecektim tabii ki.
‘’Neden? Herkes tek kalabiliyor da ben neden tek kalamıyorum?’’
‘’Çünkü ben öyle istiyorum.’’ Harika ya. Onur’un açıklamaları müthişti. Fazlasıyla mantıklı ve geçerli sebepleri gözlerimi yaşartıyordu. Sinirle omuz silktim.
‘’Mert. Sen de bir şey söylesene.’’ Taşı Mert’e atmıştım çünkü beni destekleyecek tek insan oydu, biliyordum.
‘’Ben karışamam.’’ Mert’in cevabı beni çok daha büyük bir şoka soktuğunda Onur’un hafifçe güldüğünü gördüm. Hoşuna gidiyordu, değil mi? Beni emri altında tutmak onun çok hoşuna gidiyordu. Ama ben onun kuklası değildim. Her istediğini yaptıramazdı bana.
‘’Burak?’’ diyerek Burak’a döndüm bu sefer de öfkeyle. Burak ellerini havaya kaldırdı tavrını belli eder gibi.
‘’Kusura bakma Zeynep. Seni gruba Onur aldı. O ne derse o.’’ Öfkeyle burnumdan soluyarak tekrar Onur’a baktım. Fazlasıyla eğleniyordu. Buradan üstüne atlayıp suratını dağıtmak istiyordum. Ama eğer Onur Zorlu denen bu dünya harikası sinir bozucu varlığın suratını dağıtsaydım Tanrı karşıma geçer ‘’Ben onu yaparken ne kadar uğraştım sen biliyor musun!?’’ diyerek lanetlerdi beni. Emindim.‘’Ver ben yazayım.’’ diyerek telefonu elinden aldım ve rehbere girip numaramı adımı yazarak kaydettim. Kendimi onun telefonundan çaldırdım ve telefon ekranımda çıkan numarayı da *Burak* diye kaydettim anında. Telefonunu Burak’a geri verdiğimde birkaç saniye grubu açmasını ve bizi gruba almasını bekledik. İşlem tamamlanınca üçümüzün telefonlarından da bildirim sesi geldi. Telefonumun ekranına baktığımda kaşlarım havaya kalktı.
*Burak kişisi sizi CİNAYET isimli gruba ekledi.*
‘’Abi sen neyin kafasını yaşıyorsun?’’ Onur’un sorusuyla birlikte ilk defa onun söylediği bir şeye başımı salladım. Gülmemek için çok zor tutuyordum kendimi. Üçümüz de şaşkın gözlerle Burak’a bakıyorduk. Burak tam o sırada beklemediğimiz bir anda telefonunu bize doğru çevirdi, kendisi de bize yaklaştı ve birden flaş patladı! Fotoğrafımızı çekti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANTİNA
RandomYıldızları görebilmek için duvarları arasında yaşadığımız evimizden vazgeçtik. "Sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da karantinaya aldılar. Ne bu karantinadan çıkabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrılabiliyoruz. Bundan sonraki tek savaşımız bu ka...