Üçüncü bölüm.
Müjgan elindeki tabaklara dikkat ederek merdivenlerden çıkıp çatıya adım attı. Bugün sıra onlardaydı. İftara kırk beş dakika kala masayı hazırlamaya başlamıştı iki kardeş. Birazdan mahallenin büyüklerinden önce gençleri gelirdi. Hem yardım etmek amaçlı hem de sohbet etmek için.
Caner ve Sude de onun arkasından gelip elindekileri masaya koydular. "Dolmalar, sarmalar, çorbalar havada uçuşuyor," dedi Caner, Müjgan'a bakarak.
"Sen nereden anladın dolma olduğunu?"
"Kokusu bize kadar geldi de ondan. Allah'tan iftarda yiyeceğim, yemesem çatlardım," kıkırdadı iki kardeş. "Neyse, şey soracağım ben sana."
Caner'in tek kaşı kalktı. "Ne soracaksın?"
"Şu yeni taşınan çocukla baya muhabbeti ilerlettiniz bakıyorum. Abim, sen, Salih abi, Batuhan falan."
"Kıskandın herhalde," Caner ve Müjgan'ın arasında bir yaş vardı. Büyük olan Müjgan'dı.
"Hiç sorma kıskançlıktan mahvoldum," gözlerini devirdi. "Sadece merak ettim. Dün abimle biz sinemadayken yardıma gitmişsiniz."
Caner dediğini onayladı. "İyi çocuk. Muhabbeti de sarıyor," mahalleye kim taşınırsa taşınsın asla dışlamazlardı, tabii ilk başlarda. Bir süre sonra herhangi bir yamuk hareketini görünce anında muhabbeti keserlerdi. Bu sadece erkeklere özel bir şey değildi, kızlar da aynıydı.
Aralarında asla erkek-kız ayrımı yoktu.
Apar topar kapıdan Arda'nın girmesiyle korktu Müjgan. "Ablan nerede?"
"Geliyor aşağıda," evlerine inip yukarıya götürülmesi gerekenleri alıp kapıdan çıkarken Bahar'ı gördü. "Azıcık da sen taşı," tüm sevecenliğiyle çorba tenceresini dikkatle Bahar'a uzattı. "Misafir değilsin nasılsa."
Bahar, yüzünü buruşturarak Müjgan'ın taklidini yaptı. Müjgan kıkırdarken o tencereyi çoktan almış çatıya çıkmıştı. Müjgan da onun arkasından çıkacağı sırada apartmanı erkek sesi doldurdu. Aralarından incecik kız sesini duyunca mahalledekilerin olduğunu anladı.
Asuman'ı gördüğünde birbirlerini öptüler ve geçmesi için yol verdi. Hepsine tek tek sarıldıktan sonra onların ardından merdivenleri çıktı. "Cihan nerede?" bakışları Emre'yi buldu. "Nihal'i almaya gitti. O da gelecekti bugün," Nihal, Cihangir'in sevgilisiydi. Ne kadar çekingense bir o kadar da konuşkandı.
Herkes gelene kadar onlar masada yerlerini almış muhabbet ediyorlardı. Bahar vize sonuçlarından yakınırken Asuman düğün telaşından yakınıyordu. Beyler ise kendi aralarında maç olayını döndürüyordu. Yok o kaç puan almış, bu kaçıncı sıraya yükselmiş gibi şeyler. Doğrusu kızların ilgisini pek fazla çekmiyordu bu konu. Onlar kendi çapında erkeklerden, gelinlikten, sınavlardan konuşuyordu.
Kapının açılmasıyla Seniha gözüktü. Müjganların yan binadaki komşusuydu. Yanında bir de küçük kızı Hira vardı. Hira, Müjgan'ı görmesiyle koşar adım ona gelip sarıldı. Müjgan, Hira'nın bir numaralı kankasıydı mahallede.
"Abla gel otur," Seniha Asuman'ın yanına iliştiği sırada içeriye bu sefer Gülsüm Hanım ve Hikmet Bey girdi. İçlerinden birisi koşarak ellerindeki yemekleri aldı. Onların arkasından da diğer mahalle sakinleri gelmişti. Cavidanların yemeğindeki herkes yani.
Ezana on dakika kala Cihangir ve Nihal de gelince masa tamamdı ama gelirken yanlarında bir kişi daha vardı, Kutay. Elindeki tepside tatlı olduğunu tahmin etti Müjgan. Mahcup tavırla herkesi selamladı Kutay ve boş sandalyeden birine oturdu, Caner'in yanına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUÂŞAKA
ChickLitHâlâ kolları boynundayken kendini geri çekti. Deniz kokusunu uzun uzadıya ciğerlerine hapsettikten sonra gülümseyerek Kutay'a baktı. Kahveleri adeta parlıyordu, ışığa bile gerek yoktu. Onun gözlerindeki ışık yeterdi. Kutay, sağ avucunu Müjgan'ın ka...