18✼

51 5 0
                                    

Sapphire,

Tüm saçmalamalarıma rağmen Fedor önümüzde o sert yüzüyle duruyordu. İçimi saran ısı heyecanımın bir göstergesiydi. Dük Arcenio'ya doğru döndüm. "İzninizle." Neler olduğunu anlamıyordum. Bildiğim tek şey bu ortamda daha fazla kalamayacağımdı.

Fedor'un yanından geçerken, "Benimle gel", demesiyle duraksadım. Ona şaşkın gözlerle baktığımda çoktan sırtını dönmüş yürümeye koyulmuştu. Peşinden devam ettim. Derin nefes alarak koridordaki yürüyüşümüzün bitmesini bekledim. Etraftaki kişiler bakmadıklarını belli etmek istiyor olsalar da alttan kaçamak bakışlar yolladıklarını hissediyordum.

Kocaman kahverengi kapının önüne vardık. Fedor içeri geçtiğinde ben de onu izledim. Buranın havası garipti. İnsanı boğuyor gibiydi. Yine de dışarıdaki seslerden kurtulduğum için azıcık da olsa mutluydum. Oda yuvarlaktı. Siyah ve gri renk daha baskındı.

Fedor'un şarap sehpasına yaklaştığını gördüğümde geçip kanepeye oturdum. Gergin bakışlarım Fedor'un sırtını delerken bakışlarımın farkında olduğunu biliyordum. Peki o zaman bu deli adam ne diye sessizdi? Heyecanlandığımı anlamıyor muydu?

"Bu gece hiç hoş değil", dedi içkisini içmezden önce. Bana doğru döndüğünde gözleri kalkıp beni buldu. Ne dememi bekliyordu ki? Acaba Arcenio'la olan iletişimimiz mi onun canını sıkmıştı? Sonuçta Ateş hanedanına mensuptuk ve her an onun arkasından iş çevirebilirdik. "Seni dük Arcenio'la konuşurken gördüm." Konuşmuyordum savaşıyordum. Yanıt vermediğimde mavi gözleri yeniden kırmızı gözlerime saplandı. "Sen etrafımdayken ölümle flört ediyormuşum gibi hissediyorum."

Dudaklarımı araladım. "İyi tarafından bakın. Bugün ölümün sizi hazırlıksız yakalama gibi bir şansı da yok." Bana doğru gelmeye başladığı için susmayı seçtim. Yaklaşıp kanepede yanımda oturdu. Bir kolunu kaldırıp kanepenin yukarı kısmına koymuştu. Dikkatle kendi içkisini izliyordu.

Dudaklarımı ıslattıktan sonra ağzımı açtım. "Söylüyorlar ki..." Şarabını izlemeye devam ediyordu. Ben de kanı anımsatan kırmızı şaraba gözlerimi diktim. "...yeni kraliçe seçilecekmiş." Gözlerini kaldırdı. Fakat sola dönüp bana bakmadı, önüne bakmaya devam ediyordu. "İmparatoriçe seçileceği söylenmişti, ama şimdi..." Konuştukça sıcak basıyordu. Tepki vermemesi beni daha da geriyordu. "...bu konuda hiçbir açıklama olmaması... neye inanmamız gerektiğini bilmiyorum." Kafamı sağa sola sallıyordu.

Beni dinlemiyormuş gibi, tamamen farklı bir konu açtı. "Dük Arcenio'la ne konuşuyordun?" Hâlâ önüne bakmaktaydı. Demek ki söylediklerim doğru. Demek ki gerçekten de bir kraliçe mevzu bahis. Yine de içimde bir yerlerde arsızca yer edinmiş umut, onun hoş sesiyle duymadan buna inanmak istemiyor gibiydi.

"Sadece görüştük." Ellerini önümde birleştirip sıktım. Gözleri önünden, ellerime indi. "Buraya geldiğine epey şaşırdım." Zorla gülümsemeye çalıştım.

"Bu cevap değil", dedi ellerimi izlemeye devam ederken.

"Ah, şey evet..." Gülümsemem felçli bir hâl almıştı. "...bana prenses Akathi ile ilgili son durumları anlatıyordu-" Aniden duraksadım. Fedor'un evlilik için Akathi'yi seçmek istediğiyle ilgili binlerce anı aklıma hücum etti. Fedor duraksamamı fark edip yüzüme bakmıştı.

"Tekrar dene. Bu da cevap değil." Alnını kırıştırdı. Hasta gibi duruyordu.

Gözlerimdeki dalgın ifadeyi ittirip ona baktım. "Neyi merak ediyorsunuz?" Derin derin ona bakıyordum.

Gözleri kırmızı gözlerime kenetlenmişti. Yüzündeki ifadeyi çözemiyordum ama beni tedirgin ettiğini itiraf etmeliyim. Derin nefes alıp kafasını sağa sola sallayarak gözlerini benden çekti. Acaba... Arcenio'la bahtsız geçmişimle ilgili olan konuşmamızı duymuş muydu? Alt dudağımın iç kısmını ısırdım. Elbette, duyardı! Ahmak gibi uluorta yerde öyle bir şeyden bahsedersek olacağı buydu. Gözlerimi sıkıca kapatıp yutkundum. Isı boğazımı yaktı. "İmparatorum, gerçekten", dedim gözlerimi açarak, "neyi duymak istiyorsunuz?" Gözlerim dolmuştu. Lakin ağlamayacaktım.

Lanet - Kristal TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin