Fedor,
Kapı çaldığında bu defa hangi haberin beni şaşırtmaya geldiğini düşündüm. Pencerenin önünde dikiliyordum. Rüzgâr yüzüme dokunuyordu. Rahatlamaya ve tazelenmeye çalışıyordum. Onayımı alan kişi içeri geçti. Alcander baş eğip halimi hatırımı sorduğunda önüme baktım. "Sorun mu var?"
Alcander ellerini önünde birleştirip baş eğiyordu. "Dük Jisub'un gazabından kaçtım desem daha doğru olur."
Gergin bir şekilde homurdandım. "Amcam son zamanlarda fazla hırslı."
"Ve bu onun için büyük sorun." Alcander doğruldu. "Kraliçe..." Boğazını temizledi. "...yani imparatoriçe Sapphire hakkında ne düşünüyorsunuz, majesteleri?" Sesi merakını belli ediyordu. "Ya Themis ne olacak?"
"Bunun Themis ile bir ilgisi yok", dedim önümdeki camdan dışarıyı izlerken.
"İmparatoriçe Sapphire her şeye karışabilir." Alcander rahatsız gözüküyordu. "Onu engelleyecek yetkiye sahip olamayacağım." Kafasını sağa sola sallıyordu. "Ya kadınsı hislere kapılıp her şeyi mahvederse?" Kaşları çatılmış yüzü ise ekşimişti. "Sizin başaracağınızı sanmıştım, ama siz o kadına karşı kaybettiniz?!"
"Daha da kötüsü." Hâlâ sarayın bahçesini izliyordum. Tuhaf bir şekilde bakımsız bir at arabası gelmişti. Saraya gelen at arabaları genelde ihtişamı ile ünlüydü.
Alcander enerjik bir şekilde iç çekti. "Neymiş bundan daha kötü olan?"
"Kaybetmeyi kendim seçtim." At arabasından inen adamın üzerine şemsiye tuttukları için kim olduğunu göremedim. Gökyüzüne baktım. Yağmur mu başlamıştı?
"İmparatorum!"
Yorgun gözlerimi ah vah eden Alcander'e diktim. "Bu kadar yeter, Alcander."
"Hâlâ kraliçe Stheno'nun ihanetine inanamıyorum." Aniden eliyle ağzını kapattı. "Bize bunu yaptı ve şimdi biz düşmanlarımızla uğraşır olduk." Sapphire'den bahsediyordu.
"Stheno beni zehirledi. Üstelik doktor ikinci bir şahısın da beni zehirlediğini söylüyor." Omuzlarımı gevşettim. "İki zehir birleştiği için yan etkisi bu kadar inatçı."
"Kraliçe Stheno sizi öldürmek için değil de hep gergin tutmak için zehirliyordu. Hep stres altında ve öfkeli olmanızı istediği içindi." Alcander yere bakarak konuşuyordu. "Bu dehşet bir durum. Gerçekten. Ve sonra başkası zehirliyor diye durumlar karışıyor."
Yavaş adımlarla koltuğa yaklaşıp oturdum. "Sapphire'nin şimdiye kadar bir kötülüğünü görmedim. Üstelik..." Ellerimi koltuğun kolcuklarına koydum. Tavana baktım. "Sapphire o an... bir şeyler talep ettiğinde ne kadar güzeldi bilemezsin. Ölüp tekrar dirilsen bile bilemezsin."
Kısa süreli sessizlik Alcander'in şaşırmış yüzüyle kutsanmıştı. "Siz..."
"Hep düşünüyorum." Kafamı sağa azıcık çevirip cama baktım. "Hayattan neler istediğime karar verebilmek için uzaklaşmak gerekiyormuş."
"İmparatorum-"
"Hem Sapphire'den bize bir rakip değil." Gözlerimi camdan çekip başımı dikleştirdim. "Ortak yaratmalıyız." Öne doğru eğilip dirseklerimi bacaklarıma bastırdım.
"Ona güvenmekle iyi etmiyoruz." Alcander'in sesi kısılmıştı. Gözleri donup kalmıştı. Sanki bir güç onu Su imparatorluğu sarayından koparıp doğruca yıllar önceki savaş alanına fırlatmıştı. O savaş alanı ki... eski imparator Mark orada Ateş askerleri tarafından öldürülmüştü. Ve tüm bunlar Alcander'in gözleri önünde gerçekleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet - Kristal Taç
FantasyCadı Sofi'nin, prens Ailios'a duyduğu öfke, büyüyle mühürlendiği zaman, taşları yerinden oynatacaktı. Zaman geriye doğru akarken cadı Sofi'nin dileği tüm geçmişi değiştirmiştir. Şimdi onun tek amacı prensin anne ve babasını mahvetmekti. Böylece impa...