2 gün sonra!
Mecnun Bey yavaşça oğlunun kırılan koluna askılık takmıştı. Çıkıyorlardı, neyse ki iyiydi ama âni hareket ederse canı yanıyordu. Bu yüzden de babası ve iki amcası dikkatle onunla ilgileniyordu. Ailenin gerisi eve dönmüştü, zaten onlarda gidiyordu. Asi hanımsa üvey oğlu için yemekler hazırlatmaya başlamıştı, üvey olsa bile onu öz gibi görmeye başlamıştı. Asla da ona karşı kaba olmamıştı. Neyse Ardil sonunda dışarı çıkmış olduğu için mutlu olmuştu. Esen hoş rüzgarla da saçları dağılıyor bedeni rahatlıyordu. Yüzüne çarpan rüzgarla gözleri kapanırken dudağı da kıvrılmıştı. O sırada bankta oturmuş sigara içen bir askerinse gözleri onu bulmuştu.
Mecnun B - Iyi misin?
Ardil - Evet iyiyim.
Diyip babasının yönlendirmesine uymuştu, arabaya binmişlerdi. Amcaları öne geçerken Mecnun Bey oğlunun yanına oturup hafif camı açmıştı.
Mecnun B - Eve gidene kadar istersen biraz uyu!
Diyince Ardil başını onun omzuna koyunca gülümseyip canını yakmadan onu kolları arasına almıştı. O askerinse gözleri hâlâ ondaydı, nedense onun tipi askere fazla tatlı gelmişti. Ses tonu bile hoştu, insanın devamlı duymak isteyeceği bir sesti. Ikilinin aralarında ki benzerlikle de baba - oğul olduklarını anlamıştı. Ferman Bey ise kemerini takıp arabayı çalıştırmıştı, o anda konuşan yeğeniyle ona kısa bir bakış atıp çıkışa sürmüştü.
Ardil - Su var mı?
Atlas B - Buyur ufaklık.
Dedi su şişesi verirken, Ardil açamayacağı içinde Mecnun Bey acıp ona vermişti. O ise içmeye başlamıştı, dili damağı kurumuştu. Belli ki bugünkü sıcak daha ağırdı. Insanı bunaltıyordu...
Mecnun B - Yavaş iç yavrum, su zaten soğuk!
Dedi hasta olmasından korkarak, su cidden soğuktu ve o yarısını içmişti. Ama oğlu zamanında çok su içtiğini de demişti, buna rağmen suyun buz gibi oluşu adamı endişelendirmişti.
Gökkurt Malikanesi.
Sonunda eve gelmişlerdi vede onu odaya çıkartmışlardı. Şimdiyse odasında uyuyordu, yolda da biraz uyumuştu. Bu yüzden de gelir gelmez uyumak istediğini dile getirmişti, Mecnun Bey ise kucaklayıp odaya çıkartmıştı. Zaten tutmasa düşerek gibiydi, belli ki yarası da ağrıyordu. Aile üyeleriyse salonda muhabbet ederken Asi hanımsa yemeklerde son kontrolleri yapıyordu.
###
Asi H - Mecnun oğlanı sen mi uyandırırsın yoksa ben mi bakayım?
Dedi merakla sorarak çünkü masa kurulmuştu, yemek yiyeceklerdi. Mecnun Bey ise tam konuşacakken çalan telefonuyla cebinden çıkarıp kim diye bakmıştı. Bir yanda da ona cevap vermişti.
Mecnun B - Sen uyandır, Karel aranıyor. Ben bir ona bakayım.
Dedi aramayı cevaplarken, Asi hanımsa Ardil'i uyandırmak için üst kata yol almıştı. Mecnun Bey'de bahçeye yol almıştı.
●●●
Ardil - Babam evde mi?
Dedi hemen çünkü yarası acıyordu, kadını korkutmayı da istemiyordu. Bu yüzden de babası gelse iyi olurdu, belki o yardımcı olabilirdi.
Asi H - Karel ile telefon görüşmesi yapıyor ama istersen ben yardımcı olayım. Bir yerin mi ağrıyor?
Ardil - Gerek yok.
Dedi yataktan kalkarak ama başı dönünce yatağa geri düşmüştü. Asi hanımsa korkuyla iyi olup olmadığını sormuştu, o anda gördüğü kanla daha çok korumuştu. Karnında ki yarası kanamış, tişörtünü de hafif kan etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Ateş-i
Жіночі романи₺ - Şeytan diyor; kes boynunu, o vakit görsün alay etmek neymiş! : - Şey ben... ₺- Defol, bu duyduğunu da unut!