"Evim benim,cehennemim."
Doğmaya başlayan güneşe daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtığımda neden bugün de ölmediğimi sorguluyordum. Çünkü şu ana kadar geçen 17 yıllık ömrüm ölmenin kurtuluş olacağını düşündürüyordu bana.
Bazen kendimi lanetli hissediyordum. Sanki aslında hiç doğmamalıymışım gibi geliyor, sanki yanlışlıkla doğmuşum gibi. Bu hayatta bulunan tek fazlalıkmışım gibi. Sahi ben kim miyim?
Ben Miray . Dışarıdan bakıldığında güçlü bir o kadar da mutlu bir insanım. Ama eğer bir gün duvarlarımı yıkarsam o zaman gerçek benle tanışırsınız. Güçsüz, mutluluk ile bir bağlantısı olmayan gerçek Miray'la.
Bundan bir hafta sonra 12 . sınıf olacağım. Derslerime de normalde gösterdiğimden daha fazla önem göstermem gerekiyor. Çünkü bu cehennemden çıkmanın tek yolu mesleğimi elime almak.
Şu anda çalışmıyor değilim. Ancak bu sadece part time bir iş olduğu için kendi evimi tutmama yardımcı olmaz. Hem kendi evimi tutsam bile yaşım henüz 18 olmadığı için ailem olduğunu iddia eden insanlar izin vermezdi.
Ama 18 yaşıma girdikten sonra bu evde, kendi cehennemimde bir saniye daha durmayacaktım.
Çünkü ne üvey babamın tacizine ne de annemin şiddetine daha fazla dayanamazdım. Buraya kadardı dayanma gücüm işte.
Düşünmemeye çalışıyordum o geceyi ve ona benzeyen geceleri ama olmuyordu işte. Çıkmıyordu aklımdan çığlıklarım odayı doldururken annemin hiçbir şey olmamış gibi televizyon izlemesi.
Hayır , hayır şu an bunları düşünmemeliydim.
Yatağımdan kalkıp iş için hazırlanmaya başladım. Evden uzaklaşmamı sağlayacak bir fırsat bulmuşken geç kalamazdım. Şüphesiz ki bu nankörlük olurdu.
Kapıyı sessizce açıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadan yüzüme baktım. Suyun berraklığı bile yüzümdeki yorgunluk ve bezmişliği gizleyemiyordu. Açıkçası yüzüm tahmin ettiğimden daha kötü görünüyordu.
Çünkü dün hem annem hem de üvey babam tarafından dövülmüştüm. Ne kadar şanslıyım ama.Anlaşılan yine yoğun bir makyaj yapmam gerekiyordu.
Odamın kapısını sessiz ve yavaş bir şekilde açtıktan sonra aynı şekilde kapattım.
Odamda bulunan eski ahşap dolabın karşısında durup ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Çok fazla seçeneğim olmadığı için düşünmesi kısa sürmüştü.
Altıma siyah bir kot pantolon üstüme de uzun kollu yeşil bir tişört giydim. Beyaz spor ayakkabılarımı giydikten sonra makyaj yapmaya başladım. Morluklara üç kat kapatıcı sürerek kapattım. Göz altım ağlamaktan ve uykusuzluktan morarmıştı. Onları da kapattıktan sonra yüzüme biraz allık sürdüm. Son olarak açık kahve saçlarımı da dağınık topuz yaptıktan sonra mutlu ve problemsiz kız imajımı tamamlamış oldum .
Makyaj yapmaktan nefret ediyordum. Buna mecbur olmaktan daha fazla nefret ediyorum. Çok fazla şeyden nefret ediyorum aslında bunlar sadece birkaçı. Unutmadan söyleyeyim üvey babam ve annemden de nefret ediyordum. Bana dokunmasına izin verdiğim için kendimden de nefret ediyordum.
Siyah sırt çantamı ve telefonumu da aldıktan sonra evden çıktım. Part time çalıştığım kafe evimizden uzaktaydı. Lakin bu benim için sorun değildi. Çalıştığım kafeye gitmek için iki otobüs değiştirmem gerekiyordu. İlk otobüse binip cam kenarında bulunan koltuklardan birine geçtim. Telefonuma takılı olan kulakları kulağıma taktıktan sonra rastgele bir şarkı açıp yolu izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Bandı
Teen FictionYıllarca ailesinin şiddetine ve baskısına maruz kalan Miray, Babasının hayatını kâbusa çevirdiği Rüzgar, Uzun yıllar sonra onların yolunu çakıştıran kader, Bir yara bandıyla başlayan arkadaşlık, Arkadaşlıkla başlayan zamanla aşka dönen duygular.