"Dildâde."
Gözlerimi telefondan alamazken okuduğum satırların gerçekliğini sorguluyordum. Yirmi yıllık yaşamım boyunca ilk kez böyle iltifatlar almıştım, ilk kez sevildiğimi hissetmiştim.
İçimde anlamlandıramadığım duygular kabardığında kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım.
Seni baban bile sevmemiş kızım, elin adamımı sevecek? Gelip geçici duygularına seni de alet ediyor. Kendine gel!
Kendi içimde hesaplaşmalarımı yaşarken masanın etrafındaki sandalyelerin çekilmesiyle odağım Gökçe ve grubu olmuştu. Yaklaşık altı aydır Gökçe sayesinde onlarla da muhabbetim oluyordu. Altı ay içinde ben çok zorlansam da sıkı bir arkadaşlık kurmuştuk.
"Ohoo bu yine dalmış gitmiş." Uygar'ın konuşmasıyla kafamı masadan kaldırıp onlara baktım. "İnsan bir selam verir kızım."
Gülümseyip teker teker selamlaştım. Onlar konuşurken ben her zamanki gibi dinlemekle yetiniyordum.
"Bugün çok yorucuydu. Bu yorgunluğu atmak için bir şeyler mi yapsak?" İpek'in konuşmasıyla çoğunluk kafasını sallamıştı.
Gökçe benim gibi okul öncesi öğretmenliği okuyordu. Uygar, Ozan inşaat mühendisliği, Kainat ve İpek psikoloji, Toygar ise mimarlık okuyordu. Yorulmaları gayet normaldi. Bazen ders programları çok dolu oluyordu. Onların yerinde olsam çoktan bırakmıştım okulu.
"Bir şeyler içmeye gidebiliriz," Toygar konuştuktan sonra onay beklercesine yüzlerimize baktı. Erkekler olumlu bir şekilde kafasını salladığında bize döndü. "Siz ne dersiniz yavrular?" yavru bebek gibi suratlarımıza baktığında güldüm. Bazen bir çocuk gibi oluyordu.
İpek gözleri parıl parıl parlarken konuştu. "Ben zaten dünden okeyim." Toygar'a göz kırpıp sırıttı.
"Eğlence gırgır şamata neredeyse orada Gökçe vardır biliyorsunuz." kıkırdayıp ellerini kaldırıp kendini baştan aşağı gösterdi. "Bensiz eğlence olamaz."
Biz gülerken Kainat'da lafa atıldı. "Herkes tamamsa bende gelirim." onun bu sözlerinin ardından tüm gözler bana dönmüştü.
"Bana hiç öyle bakmayın ve bugünlük beni mazur görün." tam itiraz edeceklerden tekrar dudaklarımı aralayıp sözlerime devam ettim. "Hem yarın hep beraber olacağız." benim sözlerimin ardından yeni aklına dank etmiş gibi konuşmuştu Uygar.
"Yarın demişken, ulan harbi harbi Ayaz temelli dönüyor."
Ayaz'ın adını birkaç kez aralarında konuşurken duymuştum ama hiç bizimkilerin yanında görmemiştim. Bana bir şey anlatmasalar da aralarında Ayaz'ın muhabbeti çok geçiyordu ve ara ara sadece sınavlar için geldiğini biliyordum.
"Demek meşhur Ayaz ile yarın tanışıyoruz." dudaklarım kendimden bağımsız hareket ettiğinde pervasızca söylediğim sözler için kendimden özür diledim. Neden böyle bir tepki vermiştim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sende hissettin mi?
Teen Fiction[yarı texting,] Bitirdiği sigarasını yere atıp is kokan ellerini kahverengi saçlarının arasından geçirip tebessüm etti. Acı bir tebessümdü bu, az önce benim ona sunduğum tebessüme çok benziyordu. "Yalnız olmam gerekiyordu. Herkesin üstüme düşüp 'her...