Emin'in cümlesi üzerine hiç bir şey söyleyemedi Songül. Gözünden süzülen tek damla yaşı silerken niye bu adama karşı koyamadığını düşünüyordu.
"Benden ne istiyorsun" diye haykırdı adama titreyen nefesiyle.
Emin bir cevap vermek yerine beklemeyi tercih etti. Songül'ün sınırlarını zorlamak ona istemediği bir şey yaptırmak istemiyordu.
"Sadece senin yanında olmak istiyorum" diyebildi sakin bir ifadeyle.
İçinden binlerce kez git diye haykırsa da Emin'nin yüzüne git demeye cesaret edemedi Songül. Adama arkasını dönüp içeriye doğru ilerlemeye başladı.
Songül'ün içeriye doğru ilerlemeye başlaması ile çaresizce başını eğdi Emin. Bir umut Songül'ün onu içeriye alabileceğini düşünmesi büyük aptallıktı. Tam bahçeden çıkmak için hareketlenmeye başladığında Songül'ün içeri girdiğini ve kapının önünde kendisini beklediğini fark etti.
Koşar adım içeriye doğru ilerleyip teşekkür edercesine baktı Songül'ün gözlerine.Songül ise yine hata yaptığını bilse de hayatına dokunan bu adamdan uzak kalmak istemiyordu.
Emin içeriye girdiğinde kısa bir an göz göze geldi Songül ile. Kendi içinde harlanan ateşin onun içinde de harlandığına emin olsa da bu sefer hızlı davranmamaya kararlıydı. Çünkü Songül'ün gözlerindeki pişmanlığı çok net bir şekilde görebiliyordu.
Songül mutfağa doğru yöneldiğinde Emin'de ağır adımlarla takip etti onu. Songül ile konuşmak için bir yol ararken gözü tezgahtaki şarap kadehine ilişti.
"Şarap mı koymuştun kendine."
Songül adama ters bir bakış atıp doldurduğu kadehi eline aldı. Emin masum masum ona bakmaya devam ederken raftan bir kadeh daha bırakıp Emin'in önüne koydu.
"Bir an hiç sormayacaksın zannettim." dedi Emin tebessüm edip. Songül cevap vermek yerine salona doğru ilerlemeye başladı. Emin şarap şişesini ve kadehi eline alıp usul usul takip etti Songül'ü.
Salona girdiklerinde yukarı kata çıkan merdivenlere takıldı Emin'nin gözü. Yukarıya kısa bir bakış attıktan sonra Songül'e döndü yüzünü.
"Yukarıda ne var."
"Bir şey yok" dedi Songül net bir ifadeyle.
Songül'ün ciddi durmaya çalışma çabaları gülümsetmişti Emin'i.
"Hiç mi bir şey yok" dedi muzip bir ifadeyle.
Songül sıkkın bir ifadeyle cevapladı adamı.
"Yukarı da benim odam var."
Yüzüne yerleştirdiği belli belirsiz bir tebessümle düşüncesini dile getirdi Emin.
"Bana göstermeyecek misin?"
"Hayır" dedi Songül ama olabildiğine gerilmişti.
Emin keskin bir ifadeyle baktı Songül'ün gözlerine. Aralarındaki mesafeyi sıfırlayıp Songül'ün elindeki kadehi aldı ve elini tuttu sıkı sıkı.
"Evet" dedikten sonra merdivenlere doğru yürümeye başladı.
Odanın önüne geldiklerinde durdurdu Emin adımlarını. Songül'e bakıp gözüyle kapıyı işaret etti.
Songül içine yerleşen heyecanı belli etmemeye çalışarak açtı kapıyı. Emin içeriye girdiğinde hızlıca etrafa göz atarken bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.
"Odan güzelmiş. Demek ki Songül komiser burada geçirdi gençlik zamanlarını ha."
Adamın umursamaz tavırları iyice sinirlendirdi Songül'ü. "Ya sen! Sen ne utanamaz bir adamsın ya" diye bağırdığında aslında söylemek istediklerinin bunlar olmadığını çok iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızı istemek
FanfictionBir polis biri mafya.. Güneş ve ay kadar farklıydılar birbirlerinden. Belki birbirlerine kavuşamayacaklardı ama birbirlerine karışmayı öğreneceklerdi...