Redd - Bugün Herkes Ölsün İstedim
Madrigal - Ne Zamandır Sendeyim
****
Eskiden de yapıyordum bu rutin işleri, şimdi neden her şey bana anlamsız geldi? Ne beni yaşamaktan alıkoyan hayatı? Sen varken her şey parlaktı, şimdi sonuna kadar kısılmış parlaklığı. Şarjım yüzde bir gibi yaşıyorum ha kapandım ha kapanacağım. Korkarım ki güpegündüz beni kapandı bulacaklar. Belki şarj etmeyi akıl edemeyip öldü diye atacaklar bir kenara.
Ancak hedefe odaklanmalıydım. Yeni yıla az kalmıştı, bu gidişle sınava da az kalacaktı. Çalışmalı ve her şeyi unutmalıydım. Hayatıma hiç girmemiş ve bunları hiç yaşamamışız gibi devam etmeliydim. Eskiden her şey nasılsa öyle olmalıydı. Birini hayatıma alma konusunda zorlanırım sanıyordum ama güvenli bulduğum ilk limana sığınabilmiştim. Derinlerde bir yerlerde sanırım sevilme, bir yerlere ait olma ve evimi bulma ihtiyacım vardı. Savrulan bir yaprak, rüzgarsız bir liman bulunca bir daha savrulmayacağı için sevinmişti. Ancak liman onu istememişti.
Hatta bir daha da istemeyecekti.
O yüzden o limandan ayrılmalı, kendi limanımı yaratmalıydım. Buna mecburdum. Düşemezdim, öyle bir lüksüm yoktu. Hayat bana durup dinlenme şansı vermemişti, ki bundan sonra da vermeyecekti.
İnsan doğarken de yalnızdı, ölürken de. Bense yaşarken de yalnızdım.
Yalan söylüyordum, bütün bedenim onu özlüyordu. Ne kadar dik durmaya çalışsam da bırakmak istemiyordum onu. Her şeyi yoluna koyabilirdik belki gitmeseydi.
O da gitti işte, diğer herkes gibi. Terk edilmiştim yine. Mutluluk pazarından mutluluk satılmıyordu çünkü artık üretilmiyordu. Kimsenin ihtiyacı mı yoktu yoksa talep mi etmiyorlardı? Ya da fazla mıydı maliyeti?
Beynimi durdurmalı, derse odaklanmalıydım. Kovalent bağ mı yoksa iyonik bağ mı? Ya da onunla aramızdaki bağ mı? Harbi neydi aramızdaki bağ? Aşk mı?
Aşk olsa duramazdım değil mi? Gerçi duramıyordum, onu görmek istiyordum.
Odaklan Eylül, iyonik bağ evet.
****
ARDA
Özlemek ne kadar hafif bir kelimeymiş, muhtemelen bu yüzden büyüklerimiz 'burnumda tütüyor' demiş adına. Bana burnumda tütüyor demek bile hafif geliyordu, acıkmak gibi, susamak gibi ona ihtiyacım vardı.
Fakat ondan uzak durmalıydım. Onu kendi bilinmezliğime sürüklememeliyim. Zaten bu kadar sürüklenmiş bir kıza bunu yapamam. Belki de aileme karşı gelmemeli, onların bana çizdiği yolda ilerlemeliyim.
O gün Suat Amca, Eylül'ü alıp gittiğinde büyük bir boşluğa düşmüş gibi olmuştum. Ne ara ona bu kadar bağlandım bilmiyordum. Gözlerinde gördüğüm kararlı insana tutulmuştum belki de. Ben hayata dair ne kadar kararsızsam, Eylül bir o kadar kararlıydı. Dik durmasını, kimseye eyvallahının olmamasını, kendi hayatını kurmaya çalışmasını sevmiştim. Ama en çok da beni sevmesini. O ne bulmuştu bende bilmiyorum. Belki plansız oluşumu, belki hayatı bu kadar ciddiye almayışımı veya belki de spontane hareketlerimi.
Ama o gün onu tedirgin etmişti bu hallerim.Eylül, her saniyesini planlayan biriydi, ne giymeli, nereye gitmeli, ne yapmalı... Hepsi onun kafasında kodluydu. Onu bilinmez bir geleceğe götüreceğimi anladığında korkmuştu. Gözlerinde o korkuyu görünce ben de kendimden korkmuştum. Sinirlenmem o yüzdendi. Onu korkuttuğum için kendime kızmıştım. Çok sorumsuzca davranmıştım ve onu sürüklemek yapacağım en büyük hata olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜMİTVARİ DÜŞLER
Genç Kız Edebiyatı17-18 yaşlarında hayatla henüz tanışmışken birbirimizle karşılaştık. Bundan sonra beraber yürüyebilecek miydik?