"Ne zaman geleceksin eve?"
"Hyunjin Bey'i evine bırakıp geleceğim, bir şey mi oldu?"
"Hayır, seni beklerim canım sıkılıyor çok."
"Geldiğimde bir şeyler yaparız, uykun gelirse uyu saat ikiye geliyor."
"Oyun oynuyorum uykum yok."
"Tamam Felix, kapatıyorum."
"Tamaam görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonunu kapatıp derin bir nefes alırken kapıdaki korumayla bir kez daha bakıştı Jeongin, barın girişinde durmuş yolu da kapatmıştı, haliyle sinirli bakışlara da maruz kalıyordu ancak umrunda da değildi pek, patronunun oğlu tek önceliğiydi.
"Neredesin, hay lanet!"
Telefonunun tuşuna basıp ekrandan saate bakarken iki buçuğa yaklaştığını görmüş ve derin bir nefes vererek geriye yaslanmıştı, her gün yaşanan rutin bir olaydı ancak Jeongin arkasına doğru doluşan arabalar yüzünden gerilmeye başlamıştı bu sefer.
Hyunjin'in bu kadar geç kalacağını düşünmemişti, onu bara varmadan birkaç dakika önce aramış ve bugünki adamının kendisini onaylamasıyla rahatlayarak yüklenmişti gaza ancak durum şimdi malumdu, dakikalardır iki sarhoş genci bekliyordu.
Sonunda savsak adımlarla çıkan iki beden gördüğünde arabanın anahtarını çevirerek çalıştırdı, nihayet dedi içinden, nihayet onun gerginliğinin son bulmasını sağlamışlardı.
Hyunjin'in kahkahasını arabanın içinden duyarken yanındaki adamın onun kadar sarhoş olmadığı belliydi, o da gülüyordu ancak bir yandan da Hyunjin'i tutuyordu düşmemesi için.
Jeongin yanlarına varan ikili yüzünden arabadan inerken ceketinin düğmesini ilikleyip arka kapıyı açtı.
"Hadi bin Hyunjin."
Hyunjin kendisini içeriye sokmaya çalışan gence uyarak arka koltuğa otururken yanındaki genç de kendisine bir baş selamı verip binmişti arabaya. Jeongin korumaya özür dileyen bir surat ifadesiyle baktıktan hemen sonra sürücü koltuğuna oturdu ve el frenini indirerek gaza basıp ayrıldı sokaktan. Arkasındaki kalabalık sıra da son bulmuş dağılmıştı yavaş yavaş.
O ezbere bildiği eve doğru çok hızlı olmayan şekilde sürerken dikiz aynasından alışık olduğu durumla karşılaştı yeniden. Hyunjin yanındaki yapılı adamın kucağına kurulmuş bildiğin sömürüyordu onu, iğrenç olanıysa bütün seslerin Jeongin'e ulaşmasıydı.
İşine başlarken böyle bir şeyin başına geleceğini bilseydi birkaç kez daha gözden geçirirdi kararını, zira her akşam patronunun oğlunu birilerinin kucağında görmek iğrendiriyordu onu.
Aslında bu Hyunjin'e de özel değildi, o direkt ilişki yaşayan insanları görmekten iğreniyordu, eh bu çocuğun da utanmasının olmadığı aşikardı, ön tarafta kendisini gördüğünü bilmesine rağmen onu görmezden geliyor ve göz kirliliği oluşturuyordu. Ancak jeongin'in işi buydu, koruması gereken kişi onu iğrendirse de sadece görevine odaklanmalı ve kalan şeyleri görmezden gelmeliydi, şu an arkada deli gibi birbirini emen bedenleri görmezden geldiği gibi.
O kendi kendine bir şeyleri düşünürken Hyunjin'in konuşmasıyla dönmüştü gerçeğe, görüntü kirliliği yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de konuşuyorlardı. Jeongin gerçekten kendine bir kulaklık almalıydı, bunu aklına not etti hemen ve konuşan ikiliyi dinlemeye başladı istemeden de olsa.
"Anlaşmamızı biliyorsun."
"Biliyorum, hele bi karşılığını görelim."
"A-ah tatlım, önce yapman gerekeni yap."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard || hyunin
Fanfiction"Babanızın kesin emri var, bu ay odanıza hiçbir erkeğin girmesi yasak." "İyi, sen gireceksin o zaman." ___________________________________________________ Bu kitap @hyunjj_'a (yani bana) aittir. Bunu başka bir sitede okuyorsanız, telefonunuzun/bilg...