Kar yağışı sabaha kadar durmazken ikisi de erken kalkmak alışkanlık olduğu için otomatik olarak eş zamanlı uyanmışlar, Hyunjin'in tek yaptığı daha sıkı sarılıp "Hiç gidesim yok," diye mırıldanmak olmuştu.
Jeongin hafifçe gülüp saçlarını okşadı. "Kahraman olmak için gitmeliyiz Hyunjin."
Doktor iç çekti, kafa sallayıp Savcı'nın kolları arasından çıkmış, önce yüzünü ovuşturup banyoya ilerlemişti. Onun arkasından Jeongin de doğrulup buruşan gömleğini düzeltmiş, telefonuna uzanmıştı.
Jisung'u görüntülü ararken gözleri kapalı, hâlâ uyuyan Jisung telefonu açtı. "Ne var?"
"Kızımı göster bana."
Ağlayarak yüzünü yastığa bastırdı ve yatakta tepindi Jisung. "Uyuyorum Jeongin ya! Of! Maaş isteyeceğim senden, siparişlerimizi de getirmiyorsun zaten!"
Oyuncu tavrı Jeongin'in göz devirmesine sebep oldu, "Ji.." diye mırıldandığında Jisung gözlerini açıp dünyayı idrak etmeye başlamış, sonra fark ettiği şeyle "Oha," demişti. "Doktor Hwang'ın evi mi orası?"
"Soo He."
"Soo He baban-"
"Jisung!" diye uyardı Jeongin, Jisung ona dil çıkarıp yataktan kalkmış evin içinde ilerleyip en sonunda salona girmişti. "Al," deyip arka kamerayı çevirdi. "Kızın."
Jeongin'in gözleri, televizyonun karşısında uzanmış, peluş oyuncağına sarılmış olan kızını bulurken Jisung ilerleyip telefonu Soo He'nin eline tutuşturdu. "Al, baban seninle görüşmek istiyor velet."
Kendisini de koltuğa yüzüstü atıp uyumaya başlamış, Soo He ekranda gördüğü adama gülümserken Jeongin "Bebeğim," demişti. "Günaydın, erkencisin bugün."
"Çünküüü!" dedi Soo He. "Mucize Uğur Böceği artık erkenden başlıyor! Baba, seni özledim, ne zaman geleceksin?"
"Bir saate yanındayım bebeğim," diye konuştu Jeongin, gülümsedi. "Gelirken istediğin bir şey var mı? Puding?"
"Mmhhh, bayılırım. Çilekli, çikolatalı alır mısın?"
Aralarına, ötede yatan Jisung dahil oldu. "Hiç sorma tabii Jisung bir şey ister misin diye, hiç sorma Jeongin! Jisung kim ki?"
Soo He ve Jeongin anında gülerken Jeongin "Ne istiyorsun velet?" diye sormuş, Jisung ona dil çıkarmıştı. "İstemiyorum senden, gidip polislerden isteyeceğim. Sana mı kaldım cimri?"
O ortalığı karıştırıp giderken Jeongin ve Soo He biraz daha konuşmuş ardından da telefon kapanmıştı. Kafasını çevirip salona giren doktora baktı Jeongin, elini yüzünü yıkamış siyah, kumaş, spor bir takım içine de aynı siyah renkte tişört giyinmişti Hyunjin.
Kaşlarını kaldırdı. "Gömleğin buruşmuş, vereyim ister misin?"
"Hiç sorun değil," diyerek ayağa kalktı Jeongin. "Eve uğrayacağım zaten, duydun. Teslim etmem gereken siparişler var."
İkisi karşılıklı güldüğü zaman Hyunjin "Pekala," demiş, eklemişti. "Kahvaltı hazırlıyorum ikimize."
Jeongin banyoya geçip suyu açarak yüzünü yıkadı ve aynadan kendi haline baktı, birkaç gündür üst üste uyumasından dolayı göz altları yavaş yavaş düzeliyor gibiydi.
Peçete için etrafa bakmış, gözleri dolaba gitmişti. Açtığı vakit peçete olmamasıyla geri kapatacaktı ki dikkatini çeken şey kaşlarını çatmasına sebep oldu. Duraksadı ve boydan boya ilaçlarla, iğnelerle dolu olan rafa baktı.
Tek yaşadığına göre Hyunjin bunları kullanıyor olmalıydı ama bir yandan da bir doktorun evinde bu kadar ilaç bulunması normaldi ama Jeongin istemsizce gözlerini ilaç adlarında gezdirmiş, açtığı gibi sessizce geri kapatmıştı.