Yağmur şiddetini artırarak yağmaya devam ederken adımlarını daha da hızlandırdı. Attığı sert ve seri adımlar bacak kaslarını sızlatıyordu. Ayaklarının ıslak yola ve ara ara oluşan küçük su birikintilerine değmesiyle oluşan tok ses hızlı nefes alışverişlerine karışıyor, aldığı her nefes soğuk havanın etkisiyle hararetten kavrulmuş ciğerlerini yakıyordu. Ona her zaman huzur veren yağmur bugün içindeki bir başka huzurun kaynağı olacaktı. Aylardır sabırsızlıkla beklediği gündü bugün. Yağmurlu bir günde mahvolan hayatı yine yağmurlu bir günde kasvetinden arınarak ölüm saflığına erişecekti.
Genç kızın çok iyi bildiği bir şey vardı ki hayatına çıkmamak üzere giren kasveti ancak daha da dibe sürükleyerek, katranlaşmış karanlığa gömerek temizlemesi gerekeceğiydi. Her arınışında daha da kirlenerek...
Soğuk, göz bebeklerini delip geçerek beynine işlerken düşüncelerine tehlike tohumları ekiyordu. Pantolonunun kenarına taktığı silahı eline aldı. Ellerinin de silahtan bir farkı yoktu. Soğuk ve kaskatı kesilmiş.
Avucunun ortasında sımsıkı tuttuğu silahın, babasının kalbine saplanan kurşunun sahibi olmasını isterdi, düşmanını kendi silahıyla vurmak için. Ancak gerçek bir katil intikamını kendi silahıyla alırdı. Nefretiyle beslediği, sabırla eğittiği, okşayarak acısını sarmaladığı en sadık dostu, zamanı geldiğinde namlunun ucundakine tereddütsüz ateş edebilsin diye. Ve bu gece, bu sadık dost, korkusuzca tetiği çekecek olan parmaklarına ihanet etmeyerek, başından beri babasının katili olduğunu bildiği adamın bedenini hedefleyecekti.
"Bir insanı öldürmek," bu düşünce onu ürpertmekten çok tatmin ediyordu. Çünkü öldüreceği kişi sıradan bir insan değildi. Hayatındaki en büyük acının kaynağıydı. Ve emindi ki onun acısı da hafif olmayacaktı. Silahı eski yerine koyduktan sonra ellerini ovuşturmaya başladı. Saat çoktan gece yarısını geçmiş, etraf karanlığa bürünmüştü. Sırılsıklam olmuş siyah saçlarının yüzüne yapışmasına aldırmadan hedefindeki yöne doğru yürümeye devam ediyordu.
Orta yaşlarının sonlarında olan, çok iyi giden hayatını bir anda zehre çevireceği, katili olacağı adamın bu gece burada olacağından emindi. Özel hayatındaki bazı sorular dışında hakkında bilmesi gereken her şeyi biliyordu. Bu, onun için yeterliydi, gerisiyle ilgilenmiyordu. İsteseydi o adamla ilgili bilmediği ve ilgilenmediği her şeyi öğrenebilirdi. İki hafta önce sahibi olduğu iş yerine, gecenin bir yarısı kılık değiştirerek girmiş ve gizlice odasına bir dinleme cihazı yerleştirmişti. Bugün burada olacaktı çünkü bir ay sonraki ihaleyi kazanmak için rakibinin zaaflarının olduğu dosyaya ihtiyacı vardı. Çünkü kendinden güçlü gördüğü rakibini ancak hileyle yenebilirdi. Çünkü kendisinin doğru bir işi yoktu. Çünkü kendisi her zaman güçsüz olan taraftı. Bu gece, onu bu zavallı hileleri bile kurtaramayacaktı. Bütün pisliklerin laçkalaştığı beyni bu gece çalışmayı bırakacak, o iğrenç bedeni gecenin karanlığında, fırlatılmış bir çöp gibi kalacaktı. Bu çöpün ardındaki gerçek ise kesinlikle açığa çıkmayacaktı.
Sokak lambasının aydınlatamadığı, az önceki şiddetli yağmurun tekdüze dizilmiş kaldırım taşlarında bıraktığı çamurlu su birikintilerinin olduğu mahalleye geldiğinde üzerindeki ince kapüşonunun şapkasını başına geçirdi ve yüzünün görünmesini engelledi. Yürüyüş hızını yavaşlatıp temkinli adımlarla yürümeye devam etti. Yol boyunca hiçbir insana rastlamamıştı ve etrafta hiçbir yaşam belirtisi göremiyordu. Kurbanının bu gece burada olacağını öğrendiğinden beri bu küçük, yıkık dökük mahalleye birkaç kez uğramış her köşesini hafızasına kazımıştı. Hata yapmamalıydı her şey kusursuz olmalı bugün bu işe bir son vermeliydi.
İlerden köşeyi döndüğünde birçok kez canlı olarak gördüğü kurbanının yüzünü ilk defa gerçek bir katilin gözünden görecekti. İlk defa asıl emelini gerçekleştirecek olmanın arzusuyla bakacaktı ona. Etrafa bir kez daha göz gezdirdikten sonra yavaş adımlarla köşeye sindi. Hafifçe başını uzatıp bakması aradığını görmesine yetti. Oradaydı. Yağmurun dinmesini fırsat bilerek son model siyah arabasının sağ ön camına yaslanmış, sigarasını içiyordu. Sokak lambası yüzüne gölge olarak düşmüştü bu yüzden net olarak göremiyordu yüzünü ama o olduğuna emindi. Esmere çalan bir teni, koyu renk, yaşının ilerlemesine rağmen gür kalmayı başarmış saçları vardı. Uzaklara dalan gözleri fotoğraflarında gördüğünden daha sinsiydi her an avını kollayan bir tilki gibi. Dudaklarının kenarında yer edinen hafif gülümseme sevimli, iyi kalpli bir ihtiyar gibi görünmek için değil de insanlara samimiyetsizliğini belli etmek, hiçbir kimsenin umurunda olmadığını, önceliğinin her zaman kendisi olduğunu göz dağı vermek ister gibiydi.
Aradığını bulmasıyla uzun zaman önce gülümsemelere kapılarını kapatmış olan dudakları anında kıvrılarak içten olmayan soğuk bir sırıtışa yer edindi.
Genç kızın kalp atışları hızlanmaya başlamıştı. Bunun sebebi korku değildi bir an önce amacına ulaşma isteğinin verdiği arzuydu. Sakin olmalıydı. Daha önce hiç kimseyi öldürmemişti. Vurmamıştı da. Daha önce eline silah almış mıydı? Kesinlikle farklı bir amaç için...
Soğuk metali ellerinin arasına almadan önce derin bir nefes aldı. Birazdan katil olacaktı. Bunu umursamıyordu. Birazdan babasının katilinin kanı ellerine bulaşacak, babasının katilinin katili olacaktı. İşte bu, damarlarındaki kanı hızlandırmaya yetmişti.
Bulunduğu köşedeki duvara yaslandı. Karanlık sokaklarda hüküm süren derin sessizliği bozan tek şey köpeklerin havlamasıydı. Bir süre sessizliği dinledi. Sırtını yasladığı duvardan ayırdığında gözlerinde korkunun zerresi yoktu. Hiç düşünmeden büyük bir nefretle doğrulttu silahını düşmanına. Hemen ardından kalbini hedef aldı onun babasına yaptığı gibi. İfadesiz suratında korkunçtu bakışları. Öyle ki silah yerine bu gözlerle öldürebilirdi kurbanını.
Tetiği çekip ateş etmek için hazırlanırken ansızın bir bakışın ağırlığını hissetti üzerinde. Seri gözlerle etrafını taradı. Gördüğü şeyle kalbinin teklediğini hissetti. Kurbanının arka tarafında yıkılmaya yüz tutmuş viran binanın hemen yanında, uzun bir gölgeye ev sahipliği yapan bir çift göz, tam gözlerinin içine bakıyordu. Sokak lambası bulunduğu tarafı aydınlatamadığından ne yüzünü ne de gözlerinin rengini seçemiyordu. Sanki gecenin siyahlığını gözlerine hapsetmişti. Zifiri karanlıktı bakışları, uyarıcıydı, anlamlandıramadığı her şey bu gözlerde gizliydi ve tamamen tehdit doluydu. Artık gözlerine değmeyen gözlerin, o uzun bedenin bir hayalden ibaret olmadığına emindi. Kalbi bir an için yerinden çıkacakmış gibi atsa da yüzü garip bir şekilde sakinliğini koruyordu. Daha da garibi gözlerinde tek bir korku parıltısı dahi yoktu.
Yeteri kadar oyalanmıştı, kurbanı başını sadece hafifçe sağa çevirse ve bakışlarını yerden kaldırsa onu görebilirdi. Peki ya az önce gözlerini delip geçen katran karası gözlere ne demeliydi? O gözlerin varlığından şüphesiz hiç kuşkusu yoktu. Beyninin ona oynadığı bir oyun değildi. Ya neydi? Hızlı olmalıydı onun zihninde kararsızlığa yer yoktu. Gördüğü her kimse onun varlığını yok sayamazdı ama babasının katilinin farkında olup, o adamın hiç kimseyi öldürmemiş gibi rahat bir şekilde nefes almasına, hayatına hiçbir şey olmamış gibi kolayca devam etmesine nasıl izin verebilirdi?
O gözler her şeyi mahvetmişti. Ya da mahvedecekti. Belki de çoktan polise haber vermişti veya hâlâ umursamazca genç kızın ne yapacağını izliyordu. Silahını doğrulttuğu adamı öldürürse yakalanması an meselesiydi ama bu kadar yaklaşmışken ona zarar vermeden buradan ayrılmayacağı kesindi. Elindeki silahını indirirse bir daha ne zaman kaldıracağını bilemezdi.
Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Gözlerinde aynı nefret, ne yaptığının farkında olan bakışlar, bir an bile kararsızlığa düşmeyen beyniyle kendinden emin bir şekilde tetiğe bastı. Silah büyük bir gürültüyle patladı ve hemen ardından düşmanının ona keyif veren acı dolu iniltisi duyuldu. Hafif bir şekilde yere eğilerek kolunu tutmuş olan kurbanı etrafına bakmayı akıl edene kadar genç kız çoktan bu küçük mahalleden uzaklaşmak için harekete geçmişti bile.
Saniyeler içinde değişen bir plan ve uzun süreceğe benzeyen intikam oyununun atılan ilk adımıydı bu. Genç kızın aklındaysa o gözleri bir daha ne zaman göreceği vardı. Hâlâ ne bir siren sesi ne de herhangi bir yabancı ses duymamıştı ve bu gözler kafasını fazla karıştırmaya başlamıştı. Yeterince yaşamasına izin verdiği kurbanının bu gece ölmesine izin vermemiş, genç kızı uzun sürecek bir oyuna sürüklemişti.
Kendinden fazlasıyla emin, yeri delip geçecek güçteki adımlarla ilerlemeye devam ederken şimdiden intikam oyununa nasıl devam edeceğini düşünmenin verdiği hırsla gözleri kısılmıştı. Dudaklarında keyifli bir gülümsemeyle düşünüyordu. O gözler hiçbir şeyi karıştırmamıştı, aslında daha da kolaylaştırmıştı işini. Kurbanının canını şimdi alsaydı sadece basit bir ölüm olurdu bu, fakat bundan sonra hiçbir şey basit olmayacaktı her bir zerresine kadar acıyı tattıracaktı o adama ve bunu yaparken kendi canının yanacağını çok iyi biliyordu, o gözleri bir daha göreceğini de.