Çakır
Binlerce yıldızın altında yan yana duran iki şezlonga uzanmış, sessizce kahvelerimizi içiyorduk. Maylo ise şu anda yataktaki ara yastık muamelesi görüyor, iki şezlongun arasındaki yerde uzanıyordu.
"Birol'a işsiz olduğunu söylemişsin, bir iş bulabildin mi bari?"
Nigar Teyze'den önce Kürşat'ın adamı Birol'a da işsiz olduğum konusunda yalan söylediğimi Kürşat'ın sorusu üzerine hatırladım. "Buldum, artık bir kargo şirketinde telefonlara ve getir götür işlerine bakıyorum."
Sözlerimi tamamladığımda Kürşat'ın gözlerinin içinde alaycı bir parıltının bir an için yanıp söndüğüne yemin edebilirdim ama eski haline geri dönmesi çok uzun sürmedi.
"İstersen senin daha iyi bir iş bulmana yardımcı olabilirim, İstanbul'da çevrem bayağı geniştir.
O an beynimin içinde izbe bir sokağın köşesinde uyuşturucu satarken bir görüntüm belirdi, hemen başımı sağa sola sallayarak bu görüntüyü zihnimden uzaklaştırdım. "Teşekkürler ama şimdilik işimden memnunum, eğer orada çok çalışarak kendimi patrona kanıtlayabilirsem ilerde daha iyi bir pozisyona geçebilirim belki. O günden beri de Birol'la karşılaşmadım, eğer arabadaki çiziği hallettiyse faturayı ödemeye hazırım."
"İstemez."
Bu lafı duyunca yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Kürşat gülümsememi görünce gözleri bir süre dudaklarımda takılı kaldı ve ardından derince yutkundu."Yani tanıdığımız bir tamircide para vermeden sorunu halletmiş demek istemiştim, bize ödeme yapmana gerek yok."
"Buna sevindim. Siz benim ne iş yaptığımı biliyorsunuz, sakıncası yoksa ben de sizin nerede çalıştığınızı öğrenebilir miyim?" Bu soruya nasıl bir cevap vereceğini merak ettiğim için özellikle sormuştum.
Kürşat fazla düşünmeden soruma cevap verdi. "Gece kulübüm var. Kendi işimde çalışıyorum yani."
"O zaman zengin bir komşum var demektir. Kusura bakmayın ama kendi işinizin patronuysanız bu kadar mütevazi bir yerde neden oturuyorsunuz? Size şöyle bir bakınca aslında böyle bir eve değil de sessiz sakin ormanın içinde bir villaya daha çok yakıştırıyorum."
Onun dosyasında yer alan diğer evinin yerini ve büyüklüğünü çok iyi biliyordum, ama şu an için böyle bir soru sormakta hiç sakınca görmemiştim. Birbirimizi yeni tanıyorduk değil mi? Ne de olsa benim kargo şirketinde çalıştığımı düşünüyor ve polis olduğumu bilmiyordu. Dosyasında burada neden oturduğuyla ilgili bir bilgi yoktu. Ona böyle bir soru sorarak merakıma yenik düşmüş ve herzamanki gibi işgüzarlık yapmıştım.
"Bu apartman en az otuz yıllık bir bina, bana ailemden miras olarak kaldı. Çocukluğum bu evde geçtiği için geçmişe dair çok güzel anılarım var bu evde. Biraz yalnız kalıp düşünmek istediğimde soluğu hep burada alırım. Senin ev sahibin de dahil olmak üzere bu binada oturanların hepsi sattığım daireleri alarak apartmana sonradan taşındılar. O yüzden benim bu apartmanda ne kadar eski olduğumu bilmezler. Keza satış işlemlerini de vekalet verdiğim avukatım halletmişti."
Kürşat gözlerini uzaktaki bir noktaya sabitlemiş, sanki şu an geçmişi düşünüyordu.
"Annen, baban onlar yaşıyor mu?"
Kürşat ela gözlerini yüzüme çevirerek donuk bir şekilde baktı bana. Ona böyle kişisel bir soru sormamdan hoşlanmadığı belli oluyordu ama yine de soruma cevap verdiği için onu takdir ediyordum.
"İkisi de öldüler."
"Üzüldüm, başın sağolsun."
"Beni bırakalım da seninkiler nerede? Onları yanında hiç görmedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
Fiksi Umum"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...