2.2K 253 123
                                    

taslaklarımda duran bir one shot :') umarım hoşunuza gider. 💕

yine her zamanki gibi yıkık dökük duvarın kenarına oturuyor ve görevlilerden saklanarak beni zehirlediğini bile bile sigaramı içiyordum.

seni ilk o gün görmüştüm güzelim; dudaklarımın arasından dumanı üfler üflemez açılan gözlerimin önündeydin. yaklaşık altı adım ilerideydin. seni daha net görebilmek için dumanın dağılmasını bekledim, ne yalan söyleyeyim, o bile bozamamıştı güzelliğini. bakış açım daha da netleşti, ve sonra senin de gözlerin beni buldu. o an ne kadar önemsemiştin bilmiyordum, hemen kaçırdın gözlerini ince dudaklarını birbirine bastırarak. ister istemez dudaklarımda bir gülümseme, kalbimde de bir çarpıntı olmuştu.

sen hatırlar mısın bilmem ama uzun simdiyah saçların güzelce taranmıştı ve kırmızı bir papyon takıyordun. beyaz gömleğinin düğmeleriyle aynı renkti, o yaşından belliydi ne kadar güzel bir moda anlayışına sahip olduğun. ben ise senin aksine sadece gri ve siyah giyerdim; başka renk bir şeyim olmamasından mı kaynaklanıyordu, yoksa başka bir nedenden ötürü müydü bilmiyordum ama ben hep böyleydim.

o günden hatırladığım diğer şeyler ise birkaç saat sonra seni baş müdirenin yanında görmemdi, sanırım ağlamıştın. elinde sıkıca tuttuğun bir peçete vardı, dudakların titriyor ve öylece yere bakıyordun.

gülümsemeni bekleyemezdim senden, buraya gelen kaç çocuk gülümseyebilirdi ki zaten? ben ağlamış mıydım hatırlamıyordum sevgilim, bilirsin benim gibiler kendini bildi bileli burada yaşar. ama senin güzel bir yerden geldiğin belliydi; ilk gördüğümdeki gözlerindeki ışıltı, giysilerinin temizliği, saçlarının taralı ve bakımlı olması ve dahası. Belki de bir saraydan gelmiştin bu yetimhaneye. belki de kötü kraliçe seni kovmuştu oradan. olamaz mıydı?

seni gizlice izlediktan dakikalar sonra baş müdire beni çağırmıştı: "tetsuro, gel buraya."

adımı normal ses tonundan daha sakin bir sesle mırıldanmıştı, sanırım ilk günden seni korkutmak istemiyordu. ben de lafı ikiletmesin diye hızla yanınıza doğru yürüdüm, sen yaşlı gözlerini birkaç saniye bile olsun yerden kaldırıp bana odaklamamıştın.

"yeni arkadaşının bavullarını üst kata çıkar." hemen yanındaki valizleri işaret ettiğinde hemen onu onayladım. valizleri almak için eğildiğimde yüzünü süzmüştüm; akmak için sabırsızlanan birkaç gözyaşı vardı upuzun kirpiklerinin üstünde, ama sen inatla gözlerini kırpmıyordun.

biliyor musun güzelim, işte ben o zaman anlamıştım güçlü olduğunu. zaten ağlamak senin için hep güçsüzlüktü, henüz on beşinde bir çocuk olsan da ağlamazdın, bağırırdın çağırırdın ama asla ağlamazdın. ilk gün olan sessizliğin de utangaçlığındandı sanırım.

sonradan göstermiştin gerçek yüzünü; unutulmuş o yetimhanede kasırga çıkarırdın adeta, ele avuca sığmazdın, dik başlıydın, birilerine boyun eğmektense ölmeyi yeğlerdin. bunu gözlerimle görmüştüm. cezalandırılacağını bildiğin halde de uslanmazdın.

ardından vücudunda oluşan her bir yara... her bir iz...

hiç kimse ne olduğunu sormazdı, aynısının onlara olacağından korkardı herkes. sen ise... yanıyorum ya seni, sorsalar da asla konuşmazdın. dilin varmazdı olanları anlatmaya, zaten anlatmaya mecalin olsa da hangi kelimeler yardımcı olabilirdi ki sana? hangileri acını anlatmaya yeterdi sevgilim?

fakat ben ne kadar acı çektiğini biliyordum. ve bu yüzden o eski ve unutulmuş yetimhanede tektim. çünkü bir tek ben duyardım gece hıçkırıklarını, bir tek ben görürdüm gökyüzüne bakarak ağlayışını. görüyordum da ne oluyordu? yardım edebiliyor muydum? hayır. yapamıyordum sevgilim. ben senin kadar cesur değildim, korkusuz değildim. ama sen o küçük bedenin ile, acılarına rağmen sabah olduğunda sırtın dimdik bir biçimde ayakta olabiliyordun.

remember me | kuroken (one shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin