İşte tam o sırada polisler sokağa girdi ve bizi fark etmediler. Yine de çok korkmuştuk. Nefes nefeseydik. Bir daha böyle bir işe kalkışmak istemiyordum.
Aradan 4 gün geçmişti annem bana Newyork'a gitmek için baskı yapıyordu. Fakat bir daha geri dönememekten korkuyordum.
Öğleden sonra Araf'ı aradım, bir kafede konuşmak istediğimi söyledim. Kafede buluştuğumuzda ise "Araf ben Newyork'a gidiyorum. " dedim sadece. " Bende gelmek istiyorum sizinle ama şirketin borcu yüzünden yurt dışına çıkma yasağımdan dolayı gelemiyorum. Bu soygundan sıyrılacağız, borcumu ödeyeceğim ve bende sizinle geleceğim. Bu yüzden yarın soyguna hazır ol. " dedi hiddetli bir sesle ve hızla oradan çıktı gitti. Nereye gittiğini bilmeden, nereye gittiğini düşünmeden gitti. Aklındaki milyonlarca soruyla ve gözündeki yaşlarla...
Ertesi gün yeniden soyguna hazır yerimde bekliyordum. Kapıda binip hızlanacağımız araba ve şöför hazırdı, kameralar iptal edilmişti. Sadece saniyeler kalmıştı.
Kafamızda kar maskeleriyle ben önden Araf'da arka kapıdan bankayı rehin almıştık. Paraları tam beş büyük poşete doldurarak hızla çıktık. Şöför bizi otoparkın orada indirdi ve parasını alarak gitmişti. Paraları Araf'ın arabasının bagajna koyarak gittik.
Beni eve bırakırken şöyle dedi " Birkaç gün ortalıkta fazla gözükmeyelim. Ben şimdi doğru, şirketin borcunu ödemeye gideceğim. Anlaştık ?" Kafamla onayladım. Daha sonra arabadan inerek eve geçtim.
Araf borcunun tamamını kapatmış artık avukatın yanındaydı. " Abim şirketin parasını harcayarak borca sokuyor. Kalan parayla onun hisselerini satın almak istiyorum. Zaten keş para için her şeyi verir. Bu yüzden bir tane evrak hazırlamanızı istiyorum."
Araf evrakları alarak abisi Arda'nın yanına gitmişti. Arda ile Asya şirketteydiler. Sert bir şekilde Araf evrakları Arda'nın masasına koymuştu. Asya "Bu ne demek oluyor abi ?" diye sordu. " Biricik abinin şirketteki hisselerini satın alıyorum. Hem evrakları imzalarsa para yanımda. Zaten senin şirketmiş, işmiş, parayı çevirmek gibi bir derdin de yok. Babamın baskısından da kurtulacaksın. Ne dersin ?" Arda hemen evrakları imzalayarak parayı aldı ve arkasını dönerek çıktı Asya ise " Abime inanamıyorum. " demekten başka bir şey söyleyemedi. Artık şirketin son varisleri Asya ile Araf'tı.
Ben ise bugünlerde babamın ölüm yıl dönümü ve düştüğüm zaman hatırladıklarım. Her adımım , her gözyaşım bana onu hatırlatıyor.
Ama daha ölüm nedenini bilmiyorum. Annem desen sanki babamın ölümü ile ferahlamıştı. Zaten malvarlık babamın , annem paragöz biridir. Benide çok düşündüğünü sanmıyorum.
Ben böyle yalnız düşünürken annem salona geldi. Babamı düşündüğümü anlamıştı. "Mesele babamn mı? " evet diyecek mecalim bile yoktu. Gözümdeki birkaç damla yaşla saece başımı omzuna yasladım.
Annemden babamın nasıl öldüğünü anlatmasını istedim. O ise " Beni de üzüyorsun ama. Eski defterleri açmaya gerek yok." dedi. Ardından konuyu Newyork'a getirdi. " Pasaportun hazır mı ?" Bende hemen " Anne Araf'ta bizimle geliyor ve her şey hazır merak etme." cevabını yapıştırdım. " İyi den onun yurtdışına çıkma yasağı..." lafını bitirmeden "Borcunu ödedi. Yasak kalktı. Bir de üstüne Arda'nın hisselerini satın aldı."
Annem hemen telefonunu alarak üst kata çıktı. Araf'ı aramıştı." Niye seviyorsun ki. Biz sen acı çekme , ben acı çekmeyelim diye uğraşıyorum senin yaptığına bak." diye çıkıştı. Ama Araf çoktan telefonu yüzüne kapatmıştı.
Havaalanında uçağa dakikalar kalmıştı. Önceden gitmek istemesemde Araf geldiği için sıkıntı kalmamıştı. Annem pek memnun değildi sanki Araf'tan kaçıyordu.
Artık Amerika topraklarındaydık. Ben daha birçok öykümün burada geçeceği yere bakıyor bakıyor iken annem ile Araf fısır fısır konuşuyorlardı. Ben ise hiç aldırmadan ağazım çıktığı kadar bağırmıştım. " Merhaba Newyork..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
Romance"Araf'a gelen mektup kısa açıklayıcı ama acı doluydu. Eylül artık alzaymır hastasıydı ve her şeyi yavaş yavaş unutacaktı, bunu öğrendikten sonra Araf adı gibi yaşamla ölüm arasındaydı. " ( Arkadaşlar umarım beğenirsiniz şimdiden iyi okumalar. )