Kaf Dağının Ardı

62 6 5
                                    

Belki masal diyarlarda, Kaf dağının ardındasın...

"Ateşi düşüyor... Durumu gayet iyi..."

"Peki diğerleri, onlar nasıl?"

"Hepsi gayet iyi. Ufak bir zehirlenme yaşamışlar. Yemekhanelerde sık sık yaşanan bir durum bu... Ama okulunuza bir ekip gönderildi. İnceleme yapacaklar."

Gözlerimi aralamaya çalıştığım saniyelerde duyduğum konuşmalar en az bir görüş bulanıklığı kadar bulanıktı kafamın içerisinde. Dudaklarımın susuzlukla aralandığını hatırlıyorum, sağ gözümden akan tek damla yaşın ne kadar terli birkaç saat geçirdiğimi bana ispat ettiğini
hatırlıyorum...

"Anne... baba... Tanjiro..." Sayıkladığım üç kelime bunlardı. Art arda, uyum içerisinde. Anne, baba, Tanjiro.

Bildiğim, tanıdığım, yanımda istediğim üç insan.

"Zenitsu! Sonunda!" Inosuke'yi başımda bulduğum sırada gözlerim yorgunlukla açıldı. O an tüm olayın
farkındalığıyla telaşa kapıldığımı hissettim. Her şey gözlerimin önünden geçti, görüntülü konuşuyorduk, midem bulandı, ayağa kalktım, bayıldım ve Tanjiro bunların hepsini gördü.

"Telefonum..." diye sayıkladım, "Telefonum nerede?"

"Oğlum ne telefonu, iyi misin sen? Defalarca kustun ve aklına gelen ilk şey telefonun mu?" Doğrulmaya
çalıştığım sırada mide bulantımla birlikte kendimi tekrar yatakta buldum.

"Inosuke..." dedim halsizce, "Telefonum nerede? Tanjiro
deliye dönmüştür."

"Döndü," dedi sinirle. "Döndü ve her saniye her şeyden haberdar ettim onu. Beni sürekli aradı, ama merak etme, durumunun iyi olduğunu ve uyuduğunu biliyor." Telaşla başımı
salladım.

"Çok korkmuştur, telefonum burada mı! Lütfen, sesimi duysun." Inosuke yüzüme birkaç saniye şaşkınlıkla
baktıktan sonra söylenerek kendi telefonunu cebinden çıkardı.

"Hayatımda ilk defa gerçek aşka şahit oluyorum. Ne yapalım, aşıkları üzmeyeceğiz. Heh, Tanjiro da mesaj
atmış."

"Ne diyor?"

"Uyandı mı diyor... Bekle, bak şimdi ne yapacağım?" Şaşkınlıkla ona baktığım sırada telefonunun ön
kamerasını açtı. Ekranda "Tanjiri kişisi görüntülü aranıyor." yazıyordu. Korkuyla yüzümü kapattım.

"Hayır!" dedim, "Arama! Berbat bir haldeyim!"

"Oğlum saçmalama, gayet iyisin! Ayrıca hastasın sen, ne olmasını bekliyordun. Aha, açıyor, gülümse!" Tanjiro kamerasını açtığı sırada öyle bir haldeydim ki... Yüzüm bembeyaz, saçlarım darmadağın... Tanjiro'nun ise yüzünde endişeden öte belki de sadece benim görebileceğim
adlandıramadığım garip bir ifade vardı.

"Tanjiro kardeşim, Zenitsu Zenitsu dedin aha da Zenitsu burada! Bak, ölmedi!" Tanjiro korkuyla yüzüme baktı. Tek bir cümle çıktı ağzından.

"İyi misin?" Başımı salladım.

"İyiyim," dedim, "Beni merak etmek zorunda kaldığın için özür dilerim. Sadece ufak bir zehirlenme..." Tanjiro birkaç saniye hiçbir şey söylemeden öylece ekrana baktı. Yüzünde enkaz altından çıkarılmış gibi bir ifade vardı. Binalar yıkılmış, yıkıklarının altında kalmış, o enkazdan
çıkarılmış ama unutulmayacak bir hasar almış gibi...

"Sen iyi ol, korkmamın bir önemi yok..." Kaşlarımı çattım. Bir dakika... Bir gariplik vardı. Konuşmasında,
yüz ifadesinde, kurduğu cümlelerde, şu halinde bir gariplik vardı.

"İyiyim..." dedim bir kez daha anlam vermeye çalışır gibi. Derin gözlerle sadece gözlerime baktı. Hiçbir şey
demedi. Hem de hiçbir şey. Inosuke ortamdaki garip gerginliği fark etmiş olacak ki kendince bir şeyler
söylemeye başladı.

3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin