Olamayanlar

1.8K 144 4
                                    

"Komutanım siz iyi değilsiniz?" burak

İyiyim diyemedim. Odadan çıktım ve kapıyı kapattım. Geçenlerde annesi hastalanmış ve yanına gidememiş ama benim ona izin yazdığım asker. Beni uzaktan gördü ve hızlıca yanıma geldi.

"Umay komutanım noldu?"
"Hiç desem"
"Komutanım lütfen"
"Bahçede konuşalım mı?"

Beni kafasıyla onayladı ve beraber aşağıya indik. Buraya geldiğimden beri benimle ilgilenigordu o yüzden kardeşim gibiydi. Ben ona derdimi anlatırdım o bana. Bahçenin arka tarafına giderken tim arabaya ilerleyip arabaya yaslanarak bu tarafı izlemeye başladılar. Onlara bakmamıştım. Ama işte arada bir göz ucuyla falan. Otlara oturduk. Karşı tarafın evlerine denizine baktık. İçime kaça kaça konuştum.

"Anne olamıycam"
"Ne! Komutanım ne diyorsunuz siz!"
"Dedim işte!"

Kafamı eğdim, akan göz yaşları hızlandı, nefesim kesikleşti, ruhum daraldı.
Sarıldı.

"Ablam abla nolur bak bana bak sen güçlü bir kadınsın sakin ol.. Herşey de bir hayır vardır"

Kafamı iki eliyle tuttu. Kayan gözlerim yaşlara engel değildi. Onu dinlemeye çalıştım, yalpaladım. Kendime gelmeye çalıştım, yalpaladım. Kendimi bıraktım, yalpalamadım. Binadan çıkan biri gördüm. Bize koştu bağırdı. Ama benim gözlerim son kez kaydı.

"Umayyyyy!"
"Noluyor?"
"Komutanım anne olamıyacak"
"Ne?... Saçmalama olmaz öyle birşey araba ayarla hastaneye gidiyoruz hızlı ol"
"Emredersiniz"
"Komutanım noluyor ?"
"Sormayın kartal... Sormayın"
"Kom-"
"Size sormayın dedim!"

Her kes korkuyordu herkes. Kartal timi fark etmişti, albayın odasında öğrendiği her neyse bu onu cidden üzmüştü. Alp kardeşine baktı, elleri titriyordu. Daha dün babasından onay aldığı kız kardeş bilgisiyle babasıyla kavga etmişti. Kız kardeşi şuan gözlerinin ilgi odağıydı. Araba geldi, hastaneye gidildi, içeride bir odaya yatırıldı. Oysa hem sinir hem stres hem bir çok duygu ona ağır gelmişti. Kaldıramamış, hissetmemeye seçerek bayılmıştı. Hemşireler ona vitamin enjekte etti ve biraz dinlenmesi için küçük dozda uyku ilacı. Umayın hastane kapılarında artık bekleyeni vardı, sevenleri vardı. Alpin ayakları elleri titriyordu. Arada bir aklına gelen şeyle boyun gizasındaki damarlar kendini belli edip çekiliyordu. Kartal timi daha hiç bir şey öğrenememiş tedirginlik içindeydiler. Ne olmuştu, ne sıkmıştı komutanların bu kadar, ne üzmüştü, ne ağır gelmişti?
Evde ki Uğur ve mertte hastaneye gelmiş koridorda oturuyorlardı. Bütün timin gözleri kıp kırmızıydı. Arada bir bir birileriyle gözleri kesişiyor, sanki ilk kim kaybedip ağlıyacak diye yarışıyorlardı. Uğur gözlerini daha fazla tutamadı, ilk damla uğurdan geldi. İkinci damla ise mert ve buraktan. Oysa çoktan o damlaları rüzgar akıtmıştı ama saklıyordu. İlk kaybeden rüzgar olmuştu. Burak ve mert kalkıp sarıldılar. Ne olduğunu bilmedikleri şey komutanların üzmüştü. Onlara ağlamak için bu bile yeterdi. Komutanlarının üzülmeleri. Alp daha fazla onları tedirgin etmek istemedi ve belki duyarlar diye çok kısık kısık konuştu gerçekleri.

"Anne olamıyacak. Muhtemelen kapalı odada yediği kurşun yüzünden. Albayı arayıp bilgi alacağım."
"NE?!"

Ağlayarak sarıldı tim. O ler düşündü belki de bir kadından alınabilecek en kötü şey annelik hakkıydı. Düşündüler ve Daha fazla ağladılar. Alp köşeye geçmiş Albayı aradı.

"Albayı?"
"Evet?"
"Ş-şey Umayın hastane raporlarını öğrene bilir miyim?"
"Huuh... Rahmi parçalanmış..."
"Teşekkürler"

Alp daha fazla küs olduğu babasıyla konuşmadı. Aktı onunda gözleri dayanamadı. Kardeşinin ne kadar üzüldüğümü düşündü ama keşke düşünmeseydi. Daha da aktı gözleri hızlıca silip timin yanına ilerledi. Vardı ve oturdu.

TEK AMAÇ VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin