no fear

361 27 44
                                    


bolum sarkisi save your tears, the weeknd

tahsin'den;

"senin haklı olduğunu bildiği için öyle yapıyor."

cidden tavsiyeye ihtiyacım olduğu için dilara ve burcu dışında hasan'a da anlatmıştım sergenle baştan sona aramızdakileri. ve korktuğumun aksine kötü bir tepki vermemiş ve bana yardımcı olmaya çalışıyordu.

hasan'a hak vermeye başlamıştım. kırıcı bir şekilde söylemiş olsam da doğruydu bana hissettirdikleri, kelimelerimden çok daha kırıcıydı.

"yani haddime değil belki ama, zorunlu olmadıkça bir süre konuşmayın bence."

hasan'ın gözlerinden ayıramadım gözlerimi.

"şuan ikiniz için de en iyisi bu. oturup, sakinleşip, adam akıllı konuşmak yerine birbirinizi daha da zorluyorsunuz, birbirinizin daha da üstüne gidiyorsunuz ve aranızdaki ilişkiyi çok yıpratıyor bu.
bak tahsin, sergeni tanıdığım kadarıyla söylüyorum, seninle ilgilendiğini görmemek çok zor inan ki, hepimiz onun seninle farklı olarak ilgilendiğini fark ettik. senin de öyle. ama işler sadece böyle yürümüyor. birbirinize karşı almanız gereken sorumlulukları almıyorsunuz, kaçıyorsunuz. sergen'e de söylemeye çalışırım ama çok dinleyeceğini sanmıyorum, hala sinirli ve sinirliyken gözü kimseyi görmüyor, kafasına koyduğunu yapıyor. bırak o da biraz uzak kalsın senden, düşünsün. sonuçta yan yanayken mantıklı düşünemediğiniz ortada. ikinizin de üzülmesini istemem. kim haklı kim haksızdan çok ikinizin de oturup bu olayı baştan sona düşünüp kendi hatalarınızı fark etmenizi ve ondan sonra adım atmanızı istiyorum ben."

haklıydı. ne diyebilirdim ki?

"hasan'ı bile ne hale getirdiniz ya?"

burcu yanımdan kalkıp karşı koltuktaki hasan'a sarıldı.

"ne güzel konuşuyormuşsun sen öyle ya yeri gelince." demişti dilara, programda tartıştıkları zamana ithafen söylüyordu.

hasan gülümsedi.
"beni bile böyle konuşturdunuz yani. ayarsızsınız bence siz."

"şimdi oturup konuşsak peki?"

üçüde bana kızgın bakışlar atıyordu.

"hayır bekle biraz, o farkedip tıpış tıpış özür diler merak etme." dedi dilara.

derin bir nefes alıp arkama yaslandım.

"hadi birşeyler atıştır tahsin, dün geceden beri birşey yemedin."

başımı olumsuzca sallayıp ayağa kalktım.

"siz yiyin ya, ben biraz uzanmak istiyorum."

"biraz yesen de yatsan canım?"

"canım hiç istemiyor burcu, sonra yerim ben boşver."

burcu başını sallayıp eski yerine geri oturdu.

onları orada bırakıp odama doğru ilerledim ağır adımlarla. tam odamın kapısındayken artık sergenle bu odada kalmadığım aklıma geldi. merdivenden aşağı indim ve mertle kaldığım odaya girdim. mert odada yoktu. yatağıma uzandım. kafam karışıktı ve çok yorgundum. sadece dinlenmek istiyordum, uzun bir süre dinlenmek...

"hadi tahsin kalk artık, yemek yiyelim."

mert'in sesiyle uykumdan uyanmıştım. duvardaki saate baktığımda yaklaşık 3 4 saattir uyuduğumu anladım. bu gece uyku yoktu anlaşılan.

"bahçede kızlarla birlikte yiyeceğiz haberin olsun."

başımı sallayıp yataktan kalktım. kalkar kalkmaz çok üşümüştüm, üstüme bir hırka geçirip öyle aşağı indim.

how deep is your love, tahser (devam etmiyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin