Cassius, elini kapatıp büyüyü ortadan kaldırdı. Fakat görüldüğüne emindi.
Kız onun büyü yaptığını görsede umursamadı. "Papaz bey senin yaralı olduğunu söyledi, yaranı görebilir miyim?"
büyüye karşı umursamazlığı onu şaşırttı. Büyüyü gördüğü halde önemsememesinin sadece bir sebebi olabilirdi o da, büyü yapmanın bu dünyada çokta önemli bir şey olmadığı.
Ne cevap vereceğini bilemiyordu. Bir süre sessizliğin sonunda "Şey göremezsin çünkü, aslında hiçbir şeyim yok," dedi. "bu bir sır olarak kalabilir mi?"
Kızın yüz ifadesi değişti ve Cassius'un bir şeyler sakladığına dair şüpheleri arttı. "O halde papaz beye neden yalan söyledin?" diye sordu.
Cassius, bu durum karşısında yine ne diyeceğine karar veremeyince çaresizlik içinde. "Ona hiçbir şekilde yaram olduğunu söylemedim. Zor bir durumdaydım ve doğruyu söylemek riskli olabilirdi. Bu yüzden, yaram olduğu düşünülünce inkar etmedim."
"o halde üzerinde ki kan nereden geldi?"
"Söylediklerim çok garip gelebilir yada şüpheli gelebilir ama hafızamı kaybettim ve hatırlamıyorum..."
Kız hala şüpheliydi, ancak Cassius'un sözlerine inanmak istedi. "Anlaşıldı, şimdilik bunu bir sır olarak saklayabilirim." dedi. "Benim adım Lucia. Peki ya senin?"
"Cassius..."
Lucia, kısık bir sesle ve gizemli bir gülümsemeyle. "Peki Cassius tanıştığıma memnun oldum. Sırrın artık emin ellerde ama sadece tek bir şartla!"
Belli etmeden ellerini sıkıca yumruk yaparken, içinde giderek artan bir öfke vardı. Bir insanın ona karşı alaycı bakış atması onun en sevmediği şeydi "nedir o şartın?"
Lucia biraz rahatlamış gibi görünerek "Daha sonrasında ne olduğunu hatırladığın zaman bana söyleyeceğine söz vereceksin."
"Peki, söz veriyorum." dedi ve altta kalmamak için ekledi "ancak sende, lütfen bir daha kapıyı çalmadan insanların odasına girme." ellerini daha da çok sıkmaya ve öfkesini bastırmaya çalışıyordu.
Kız mahcup bir şekilde yüzünü kırmızıya çevirdi ve "Özür dilerim, kapıyı çalmadan girmemeliydim ama..."
O konuşurken Cassius, köyün ortasında kalabalık bir grubun toplandığını fark etti. Merakla pencereden dışarıyı izledi ve kalabalığın sebebini anlamaya çalıştı.
Papaz Gideon da oradaydı ve kalabalığa hitap ediyordu. Ardından Lucia'ya "neden herkes panik içinde?"
Cevap verirken endişeli bir ifadeyle, "Doppelganger yüzünden. Son birkaç gündür köydeki insanlar çeşitli yerlerde onu gördüklerini iddia ediyorlar. Kimse onun ne yapacağını ya da ne zaman ortaya çıkacağını bilemiyor." der.
"Doppelganger dediğin şey nedir?"
"burada efsanesi geçen bir canavar, insanların kılığına girip insanları öldürüyor, muhtemelen bu yüzden papaz bey seni yalnız kalmaman için buraya getirdi, o getirmeseydi seninle asla konuşmazdım.
"Ciddi şekilde "Şimdi anlıyorum..." dedi ve ardından, "Peki, doppelganger adı verilen o canavarı yenebilecek biri varmı... Mesela şu papaz?" diye sordu.
Sırıtarak, "O yaşlı adamın bu canavarı yenebileceğine inanmıyorum. Ancak, papaz beyin şeytanları görmesini sağlayan kutsal bir gözü var, onun varlığını tespit etmek bile önemli bir adım olacak" dedi ve sonra telaşlı bir şekilde odadan çıkarken "nerdeyse unutuyordum... Sonra görüşürüz!"
Cassius isteksizce "Görüşürüz" dedikten sonra Lucia'nın sözlerini düşündü. Doppelganger denen doğa üstü varlık ile karşılaşmak riskli olabilirdi, ama onu görmeyi düşünmemekte mümkün değildi. Cassius, bir yandanda bundan sonra ne yapacağı hakkında düşündü ve Gideon'un konuşması devam ettiğini görünce, kiliseyi gezmeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Yolun Efendisi
FantastikŞimdiye kadar pek çok "kahraman" hikayesi okudun değil mi? Süper güçlü ve adil, insanların umudu olmuş kusursuz karakterler. Bu hikaye onlardan farklı çünkü ben, o "klişelerden" fazlasıyla sıkıldım. Artık daha gerçekçi şeyler istiyorum ve bu webnove...