Kliseyi keşfetmeye karar vermişti, ancak ne yöne gitmesi gerektiği konusunda tereddütte kalmıştı. Daha çok düşünmeden hemen solunda bulunan uzun koridordan ilerlemeye başladı.
Koridorun sonuna geldiğinde, gözlerini ayırmakta güçlük çektiği karanlık bir şapelin ortasında, büyük bir haç heykelinin önünde oturan arkası dönük bir çocuk gördü.
Zifiri karanlıkta, yalnızca ince bir çizgi halinde gökyüzünden gelen gün ışığı, vitray pencerelerden süzülerek şapelin içini aydınlatıyordu.
Taş duvarlar üzerinde işlenmiş detaylar, duvarlarda asılı eski tablolar ve haçların üzerindeki mumlar, çocuğu istemsizce ürkütücü hale getiriyordu.
Şapelin ortasına doğru ilerlerken, karanlıkla bütünleşen gizemli bir hava onu sarıyordu, çocuğa doğru seslenip "Merhaba," dedi. Ancak cevap gelmedi.
İnce bir sis, şapelin zeminini sarmıştı. Çocuğa doğru her adımda ayaklarının etrafında yükselen sisin içinde kayboluyordu.
Sanki geçmişte buraya gelmeden önce hissettiği korkunç enerji, bu sisin içinde uyanmış ve onu bekliyordu.
Yavaşça ilerledikçe, şapelin içindeki karanlık atmosfer daha da yoğunlaşmıştı ve içini bir ürperti kaplıyordu. Çocuk bu esnada konuştu:
"Seni bekliyordum, karanlığın kaynağından doğmuş olan o insan... Gecenin kollarında büyüyen gölgenin, yıllardır kavuşmayı arzuladığı canavarın ta kendisisin." diye fısıldadı, karanlıkta kaybolmuş bir ses tonuyla.
Çocuğun sözleri, şapelin içine yayılan dehşet dolu bir gürültüyle karşılandı. Sesinin derinliklerinde, binlerce yıllık bir acı ve nefret yatıyordu.
Şaşkınlıkla boğazı düğümlenmiş halde konuşmaya çalışırken, zihnindeki sözcükler birbirine dolanıyordu. Sonunda, titrek bir şekilde "S-sen yoksa!" derken dona kaldı.
Aniden ayağa kalkan çocuğun bedeninde bir titreme başladı ve yavaşça Cassius'a doğru döndü.Korku dolu bir ifade içinde gözlerinden kanlar süzülmeye başladı.
Çocuk, Bedenini sıkıca tutarak, titreyen dudaklarından bir şeyler söylüyordu. "y-yardım et! Yalvarırı-" Ancak sesi sadece kısık bir hışırtıya dönüştü.
Ardından, çocuğun bedeninde korkunç bir değişim başladı.
Derisini delip geçerek büyüyen kemikler, şekil ve renk değiştirerek korkunç bir form kazanmaya başladılar, bedeni eğildi, kıvrandı ve deforme oldu. Deri yırtıldıkça, derin ve karanlık çatlaklar belirdi.
Çatlakların içinden tuhaf organlar ve doku kümeleri oluştu, birbirine kenetlenerek dehşet verici bir yapı oluşturdular.
Kıvrılan ve korkunç bir şekil alan bu oluşum, havadaki Karanlık enerji ile beslenerek büyüdü ve bir şeyi oluşturmak için birleşmeye devam etti.
O kasvetli anın ortasında, Cassius, sonuna kadar dehşet dolu gözlerle, varlığın oluşumunu izledi ve gizemli bir varlığın doğuşuna şahit oldu.
Gördüğü varlık, etrafındaki her şeyi saran bir korkuyla dolu aura yayıyordu. Şapelin içindeki huzur, çabucak yerini çürümeye bıraktı ve kasvetli bir boşlukla değişti.
Azgın rüzgarlar, şapelin koridorlarından içeri süzülerek mumları söndürdü ve ortamı tamamen karanlığa boğdu. Kanayan gözler ve bedeni dönüşen çocuğun ardında, karanlık ve ürpertici bir varlık doğmuştu.
İri bedeni, karanlığın boğucu atmosferini yaratıyordu. Uzun boynuzları, vahşi ve acımasız yüzü, Cassius'un ruhunu yerinden oynatıyordu.
Üç büyük gözü, kıpkırmızı renkte parıldıyor ve insanın içine korku salan bir ışık yayıyordu. Ağzı, sinsi bir gülümsemeyle kocaman açılmıştı. Keskin ve ölümcül dişleri, kanla beslenmiş gibiydi.
Her nefes aldığında, korkunç bir kükreme yükseliyor ve şapelin duvarlarına yankılanıyordu. Cassius'un kulaklarından akan kan, bu dehşetin mükemmeliyetini simgeliyordu.
Devasa kanatlarıyla şapelin içini kapatan varlık, Cassius'un üzerine kasvetli bir gölge düşürdü. O an, dünyası altüst oldu ve yaşadığı gerçekliğin sınırlarının dışına çıktığını hissetti.
Varlık yavaşça Cassius'a doğru yürüdü. Adımları sessizdi, ancak her adımda etrafı daha da kasvetlendiriyordu.
Siyahlar içindeki varlık, tıpkı bir kabusun canlandırılmış hali gibi, ürpertici bir gülümsemeyle, derin ve kudretli bir sesle konuştu:
"Karanlığın ve gölgelerin efendisi olan ben, ruhlar aleminin kapılarını, benim yönlendirmemle sana açtım. Şimdi benimle birlikte olmanı ve arzumu yerine getirmeni istiyorum." Sözleriyle birlikte, önünde bir değişim gerçekleşti.
Şapelin içi, bulunduğu anın gerçeklik sınırlarının dışına çıktı. Duvarlar, tablolar ve mumlar kayboldu ve yerlerini karanlık bir boşluk aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Yolun Efendisi
FantasyŞimdiye kadar pek çok "kahraman" hikayesi okudun değil mi? Süper güçlü ve adil, insanların umudu olmuş kusursuz karakterler. Bu hikaye onlardan farklı çünkü ben, o "klişelerden" fazlasıyla sıkıldım. Artık daha gerçekçi şeyler istiyorum ve bu webnove...