2 Gün Sonra
Moire yattığı yerden kalkıp dışarı çıktı. İki gündür karşılaşmamıştı Caelan ile. Hoş Moire göl civarından ayrılmıyor sakin kalmaya özen göstererek etrafta dolanmaya çalışıyordu. Gözleri önünden Caelanın ona kötü olduğunu dillendirişi gitmiyordu. Moire iyi laf yutar karşılık vermezdi. Pervasız, uygunsuz, deli, ürkütücü, soğuk... Genç kız pekçok kelime işitmişti "kötü" kelimesi onun için yeniydi lakin doğruluk payı olmalıydı biryerlerde... Moire adamı kandırmış karşısına çıkıp öldürmek istemişti. Tüm hayatının onlara yapılanların intikamını almak istemişti. Erleklerin güttüğü kan davası yiğitlik onunki kötülük olıyorsa şayet Moire kötüydü... Üstelik sonuna kadar haklı olduğu bir davada... Genç kız kendi kendine kafa sallarken ateşin başında oturan babasına gülümsedi. Az kalsın yaşarken öldürecekti onu Moire... Duraksayıp yüksek sesle yutkundu. "Kötüsün Moire... " Dedi kendi kendine. O soysuz McNeili mezarından çıkarıp parçalara ayıracak kadar kötüydü şu dakika... Genç kız sakince babasına doğru yürüyüp ardından gözlerini kapattı.
"Sen kimsin? "
"Kimim ben? " Moire kıkırdadı.
"Anne? "
Moire iç geçirip dudaklarını birbirine bastırarak ellerini açıp eğilip babasını yanağından öptü.
"Çocuk nerede? "
"Kayboldu... "
"Kayıp mı oldu? " Simon ayaklandı. "Kayıp oldu bulalım... Bulalım onu! "
"Bulalım baba... " Moire babasının ayaklanıp ellerini beline koyarak yürümesi ile ardından peşine takıldı. Genç kız sahile dek yürüdüklerinde kumun ortasında Leif Frigg ve diğer iki tayfası ile Caelan bir sal yapmaktaydı. Pek büyük değildi. Genç kız yarı çıplak hafif kızarmış teni ile yaklaşık kolu kadar kalınlıkta uzun kütükleri bir araya getirip kuru sarmaşıklar ile sarmaya çalışan adama baktı.
"O ne çocuk! " Simon kaşlarını kaldırdı.
Caelan başını kaldırıp kaptana ve yanındaki kadına baktıktan sonra önüne döndü. "Gemi! " diye söylendi.
"O gemi yürümez! "
"Yürüt öyleyse kaptan! " Caelan doğrulup ellerini beline koydu. Kaptan yanlarına gelip salı kontrol etmeye koyulduğunda ise göz ucuyla olduğu yerde yavaşça dolanan Moire e baktı. Yaklaşmıyordu... Yapmasındı... En azından yediği haltı kabul edecek kadar akla sahipti...
Moire adamlardan ötede sakince yürümeye koyuldu. Genç kız ailesinin geleceğinden pek emindi lakin süresini kestiremez haldeydi. Gideceği yönden kimsenin haberi yoktu lakin Sikas ve Rorynin yokluğu fark edildiği vakit az çok ava çıkacağını anlardı Aloin... Ne avlayacağını anlamaları da pek uzun sürmezdi. Moire yola çıktıktan sonrasını düşünmemişti. Çıplak ayaklarıyla kumu eşeleyerek ağır adımlarla tersi yöne yürüdü. O boyutta bir salın dev dalgalar ile nasıl mücadele edeceği hakkında yorumda bulunmak isterdi yahut ucunun biraz sivri ve dalga ile karşılaştığında üzerinden atlayacak kadar burnunun kalkık olması gerektiğinden... Hoş bunu bilecek bir denizciydi Caelan... Gitmeye niyetlenmişti demek... Moire dudaklarını kemirerek yürürken kumda gördüğü rastalı kızıl saçlara bakıp duraksayıp eğildi. Caelanın ensesine bağladığı saçlardı. Onun saçları... Moire kaşlarını kaldırarak saçları kumdan alıp silkeleyerek doğruldu. O da olsa aynını yapardı pek tabii... Neden yapmasındı... Genç kız onları pantolonun cebine sıkıştırıp omzu üzerinden yeniden adama, ardından sala yardımcı olan babasına baktı.
"Moriam! "
Moire gülümseyerek doğrulup ona adıyla seslenmesi üzerine koşarak babasının yanına gitti. Şu hayatta başka ne isteyebilirdi ki Moire? Neuden şikayet edebilirdi? Ne açlık ne susuzluk hiçbirşey koymazdı ona... Şu sal kadar bir evde yaşa deseler sesi çıkmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Ficción histórica.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...