Başlamadan önce;
- Bu kitap açık açık ölüm sahnelerine, cinayete ve depresif düşüncelere sahiptir.
- Bu kitap, aynı olayı polisin bakış açısından anlatan Maze of Memories - Hyunchan fici ile aynı anda okunmalıdır. Diğer fice hesabımızdan ulaşabilirsiniz.
______
Deri eldivenler ile sakladığı parmaklarını birbirine geçirip bekledi genç adam. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz gerginlik ve bolca da şüphe ile doluydu. İçinde boş versene diyen bir taraf vardı hala daha. Ancak o sesi susturdu.
Tembellik falan edemezsin, boş vermek kabul edilemez dedi kendi kendine.
Yüzünde gergin bir gülümseme belirdi ancak sokakları seyreden o sıradan kamera, yüzündeki maskeden dolayı bunu göremedi. Dudaklarını yaladı bu sefer.
Açıp telefonundan saatini kontrol etti dayanamayarak. Sürekli zamanı kontrol etmek için bir dürtü hissetse de buna karşı koyuyordu. Dürtüler önemsizdi ona göre. İhtiyacı olan tek şey planı dahilinde hareket etmekti.
Gece yarısına son 5 dakika kaldığını görünce oturduğu kaldırımdan kalktı. Başındaki siyah şapka, yüzünün büyük bir kısmını sakladığı gibi maskesinin de oluşu genç adamı tanınmaz kılıyordu. O beş para etmez kameradan kim olduğunu falan çıkaramazlardı.
Bir dakika kadar bir süre geçtikten sonra gerginlikten elini nereye atacağını bilmeyip ceketini açtı ve iç cebi ile kemerine yerleştirdiği iki silahta gezdirdi sol elini. Deri eldiven giydiğine şükretti bir saniye için. Çünkü silahın o metal dokusunu hissediyor olmanın verdiği ürpertiyi çok iyi bilirdi. Aklını kaybederdi çoğu insan.
Jisung'un daha fazla kafayı sıyırmasına gerek yoktu. O, çoktan delirmişti.
İleri gidip sınırları zorlamak gereksiz olurdu. Bu yüzden kendine sakinleşmesini söyleyip yutkundu. Zamanı geliyordu.
Kulağına kahkaha sesleri ilişti.
Sarhoş bedenin kendi kendine gülüp yalpalayarak attığı adım seslerini dikkatle dinleyip mesafesini tahmin etti. Ceketinden silahını çıkardı sonra. Elindeki Glock 20'nin ucundaki susturucuyu kontrol etti ve beklemeye başladı.
Gel bakalım Kang Jiwong dedi içinden.
Ödeşme vakti.
İçindeki bir yerde gerçekten çok heyecanlı ve mutlu olduğunu biliyordu Jisung. Hayat onu delirtmişti. Bu insan, insanlar onu manyağın teki olmaya zorlamıştı.
Şimdi kendi günahlarının suçunu atarak oluşturdukları o Jisung adlı kişinin, her birine günahlarının bedelini nasıl ödettiğine şahit olacaklardı.
Ya da belki de şahit olacak kadar yaşayamayacaklardı.
Dört yolun birleştiği ara yolda genç beden, köşeyi döner dönmez Jisung'un tetiğinden ateşlenen kurşunu karnının tam ortasına yedi.
Daha ne olduğunu bile anlayamazken dizlerinin üstüne düştü hissettiği derin ağrı ile. Hayal meyal karşısındaki yüzü saklı bedenin elindeki silahtan susturucuyu çıkardığını ve bu sefer otomatik bir silaha taktığını görebildi.
Sonrası ise karanlıktı.
Milli kick boksör Kang Jiwong, full otomatik tabanca ile suratına tam 34 kurşun yedi orada. Birinci şarjör biter bitmez değiştirip ikinciye geçmişti katili. Kaslı bedeni kendini taşıyamayıp yere serildiğinde bile katili durmamış ve tetiğe basmaya devam etmişti.
Tanınamasın istiyordu. Yüzüne bakınca hiç kimse onun Jiwong olduğunu söyleyemesin istiyordu.
Sanılanın aksine yakalanmaktan korktuğundan istemiyordu Jisung bunu. İstiyordu çünkü Jiwong da ona yapmıştı aynı şeyi. Tanınmaz hale getirene kadar dövüp sonra da haliyle dalga geçmişti.
O günden sonra Jisung da kendini tanıyamaz hale gelmişti.
Her sabah aynada gördüğü o insan, bir katilin gözlerine, geçmişe duyduğu nefrete ve peşine düştüğü intikamın ateşine sahipti sadece.
Şimdi istediği tek şey intikamını aldığı adaletli bir dünya oluşturmaktı kendine. Kendi kurallarını koyduğu, kendi hükmünü kendisinin verdiği bir dünya...
İkinci şarjörü de bitirdiğinde indirdi elini. Hareketsizce yerde yatan bedenden süzülen kanların kaldırımdan akıp yoldaki su kanalında birikmesini seyretti. Sonra da arkasını döndü. Silahını tekrar ceketine yerleştirdikten sonra sırtındaki çantayı açtı bu sefer. İçinden kırmızı sprey boyayı alıp Jiwong'un önünde yattığı duvarın tam ortasına kuralını yazmaya başladı.
İşini bitirince boyayı kaldırıp bu sefer kalın keçeli kalemi çıkardı. Cesede yaklaştı büyük bir rahatlıkla. Ellerini cesedin kana bulanmış tişörtüne atıp kolunu yukarı çekti. Bir saniyeliğine durdu o sırada. Oldukça sakin ve huzurlu hissetmesine rağmen elleri tir tir titriyordu ve bu Jisung'u güldürmek için yeterliydi.
Zevkten titrediğini biliyordu çünkü.
Kalemin kapağını açıp açıkta duran kolun üstüne 6 köşeli bir yıldız çizdi. O kadar alışmıştı ki bu yıldızı çizmeye, kusursuz bir simetriği olduğunu tek bakışta söyleyebilirdiniz. Ancak Jisung'a sorsanız o yıldızın içine yazdığı 1 rakamı daha da kusursuzdu. Zevk, hırs, mutluluk ve heyecan ile yazılmış harika bir sanat eseriydi.
İşi bitince kalemi de çantasına atıp ayağa kalktı. Hızlıca oradan uzaklaştı bu sefer.
Ömrünün tamamını ortalıkta aylaklık ederek geçirdikten sonra bir hayatının olduğunu söyleyemezdi Jisung. Kaçıp saklanma ihtiyacı duyduğu bir geçmişi değil, yüzleşmek için can attığı bir geçmişi vardı. O geçmişi teker teker temizlemedikçe özgür olamayacak, zincirlerinden de kurtulamayacaktı.
Gecenin bir yarısı sokaktan geçerken denk gelen rastgele bir adamın bulduğu tanınmaz halde bir ceset ve duvarda öfke ile yazılmış bir 'intikam haktır' yazısı Jisung'un hayatının gerçekten başladığını gösteren işaret etti.
Bu hayat onun için daha yeni başlıyordu.
______
Selamm İlk bölümleri nasıl buldunuz??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maze of Memories - Minsung
FanfictionGeçmişin bedelini ödetmek için kendi hayatından vazgeçen seri katil Han Jisung