Final

292 34 49
                                    

Gözlerimi zorlukla açtım.

Ağlamaktan mı böylesine acıyordu gözlerim, yoksa uykusuzluktan mı?

Doğruldum, yanım boştu. Tıpkı son altı aydır olduğu gibi.

Denizin kokusu neden bu kadar yoğundu? Yine pencereleri kapatmayı unutmuş olmalıyım.

Yatağın sol kenarına baktım. En çokta orası boştu, hiç tamamlanmayacak bir şekilde.

Ayağa kalktım ve dolaptan bulduğum ilk şeyi üstüme geçirdim.

Kahvaltı yapmıyordum artık, bu yüzden uyanır uyanmaz sahile inecektim.

Üç dört ay önce, cesaretimi toplayıp tekrardan gelmiştim bu yazlığa.
Jennie'yle yüzleşeceğimi biliyordum, ancak buna rağmen satın aldım burayı.

Şirkete gitmeyi bıraktım, arkadaşlarımla konuşmayı kestim. Ara sıra Rose uğruyor, onun dışında kimseyle konuşmuyorum.

Ellerimi cebime attım. Jennie'nin elleri olmayınca onlar bile küsmüştü her şeye.

Biraz yürüdükten sonra kulaklığımı taktım ve Smiths'ten There Is a Light That Never Goes Out'u açtım.

Üç adım ileri, iki adım geri. Jennie'yle dans ederken yaptığımız gibi.

"Take me out tonight"
"Dışarı çıkar beni bu gece"

Kendi etrafımda döndüm ve söylemeye devam ettim.

"Where there's music and there's people"
"İnsanların ve müziğin olduğu bir yere."

Üç adım ileriye, iki adım geriye.

"And they're young and alive"
"Genç ve canlı insanların..."

"Driving in your car"
"Arabanda gidiyoruz"

Bir elimi, Jennie'nin belini sarıyormuş gibi tutuyordum.

"I never, never want to go home"
"Ve asla ama asla eve gitmek istemiyorum."

Gözlerimi kapadım. İlk dansımız, Jennie heyecandan nefes nefese.Tıpkı bir melek kadar güzel olan yüzüne vuran ay ışığı, güzelliğini ona katlıyor. Belini sardığımda geriliyor ancak müzik devam ettikçe gevşiyor.

"Because I haven't got one"
"Çünkü bir evim yok artık"

Sonra gözleri dudaklarıma kilitleniyor. Benim durumumsa, onunkinden hiç de farklı değil.

Bir adım daha attığımda omzuma dokunan elle birlikte irkildim ve arkama dönüp kulaklığımı çıkardım.

"Rose?"

Sesimdeki garipsemeyi komik bulmuş olmalı ki gülüyordu.

"Kendini öldürdün mü diye kontrol etmeye geldim."

Söylediği şeyin ardından neşeli bir şekilde bedenime sarıldı.

Ayrıldığında yorgun yüzünü inceledim ve konuştum.

"Henüz, Jennie kadar cesur değilim."

Gülümsemesi kısa bir süreliğine solsa da, konuşmaya devam etti.

"Sana bir hediyem var Lisa."

Cebinden bir parça kağıt çıkardı ve bana uzattı.

"Ne bu?"

heaven and back [jenlisa]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin