"Seninle oynamak artık sıkıcı olmaya başladı. Ne dersin sence de artık farklı şeylere geçelimmi?" dediğinde belinden çıkardığı silahı boynumda hissettim. İşte o an içimi gerçekten de bir korku kapladı.
"Beni öldürecek misin?" diye sorduğumda gülümseyerek "Hayır. Ama çok acı çekeceksin" dedi. Silahı boynumdan çekti ve bacağıma dayadı. Eli tetikteydi. "Bu tetiği çektiğimde patronun için işe yaramaz bir çöp parçası olacaksın. Daha da önemlisi bacağını kullanamayacaksın.". Bunun olmasına izin veremezdim. "Lütfen..." bu kelimelerin benim ağzımdan çıkıyor olması çok tuhaftı. Daha önce kimseye yalvarmamıştım. Babama bile...
"Duyamadım ne dedin?" yutkundum ve bunu diyeceğim için kendimden iğrendim. "Lütfen yapma... Yalvarırım patronumun sana kim olduğunu söyleyemem... Lütfen-". Sözümü bölen şey depo'nun kapısının kırılması oldu. Armando ve adamlarımız kırılan kapıdan içeri daldı. İlk defa Armandoyu gördüğüme bu kadar seviniyordum...
Adam elindeki silahı kafama dayadı ve beni kendisine kalkan olarak kullanabilmek için arkama geçti. Armando da havaya bir el ateş etti ve dedi ki "Eğer Abel'i bırakmazsan sonraki kurşun kafana gelir Derek!" Demek adamın adı Derekdi. Kafamın içi o kadar doluydu ki ismini sormak aklıma gelmemişti. Derek de yanıt verdi. "Bende seni gördüğüme sevinmedim Armando merak etme. Buradan çıkana kadar Abel benimle kalıcak sonrasında onu alabilirsin." dedi ve ayaklarımdaki ipi çözdü. Silahı tekrar başıma dayadı. Beni hala kalkan olarak kullanıyordu.
Yavaş ve temkinli adımlarla kırık olan depo kapısına kadar geldi. Dışarı çıktı ve adamlarımızdan arabayı getirmelerini istedi. Arabası geldiğinde arabaya kadar yine benimle gitti. Arabaya bindiğinde beni bırakmıştı. Tam herşeyin bittiğini düşünürken silah patlama sesini duyduk...
Saniyeler içerisinde ben yere yığılmıştım ve Derek de uzaklaşmıştı. Gitmeden yine yapacağını yapmış beni karın boşluğumdan vurmuştu. Armando hemen yanıma koştu ve neremden vurulduğunu kontrol etti. "Ne bekliyorsunuz gidin arabayı getirin!!". Gözlerim kararmaya başladığında Armando ile konuşmaya çalışıyordum. "Ölecek miyim?" "Hayır ölmiyceksin..."
Armandoyu ilk defa ağlarken görüyordum. Benim için ağlıyordu... Sonuçta 6 yıldır beraber çalışıyoruz. "Herşey... herşey için teşekkürler.." bunu söyledikten sonra Armando daha çok ağlamaya başladı. Sonrasında ise gözlerim kapandı...
***
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Yanımda sadece bir hemşire vardı. Olanları hatırladıkça başım ağrıyordu. Hemşire koluma bağlı olan serum ile ilgileniyordu. Elindeki şırıngada olan sıvıyı seruma boşalttı. "O nedir?" diye sorduğumda güler yüzle "Etkili bir ağrı kesici. Birazdan uykuya dalarsınız." dedi ve gülümsedi. Nedense içime bir şüphe doğdu. "Siz burada mı bekleyeceksiniz?" "Evet" diye yanıtladı. Neden diye sormak istedim ama başım birden dönmeye başladı. Sonrasında ise görüşüm bulanıklaştı...
Hemşire yanıma yaklaştı ve dedi ki "Bu ilaç aynı zamanda doğruluk serumu olarak da bilinir. Asla söylemeyeceğiniz birşey olsa bile karşı koyamadan anlatmaya başlarsınız." dedi ve cebinden ses kayıt cihazını çıkardı. "Merak etmeyin şu anda yanıtladığınız şeyleri kendinize geldiğinizde siz bile hatırlamayacaksınız..."
"İlk sorum şu... Bay Emilio'yu öldürmenizi isteyen kişi kimdi?" Bir süre sessizlik oluştu. Sonrasında cevap verdim. "Patronum..." "Bu halde bile dalga geçiyorsun. Patronun kim adı yokmu bunun?" yine kısa bir süre sessizlik oluştu. "Patronumun adı..." "Evet patronunun adı ne?" "Patronumun adı... Vin..." Gözlerimi daha fazla açık tutamayıp uykuya daldım.
"Lanet olsun uyansana.. Benimle kafa mı buluyorsun? Sana diyorum uyansana..." Beni uyandırmaya çalışsa da beceremedi. Dışarıdan Armando'nun sesini duyunca getirdiği şeyleri toparladı ve kapıya yöneldi.
"Kelvin uyandı mı?" "Evet ama ağrıları olduğu için tekrar uyutmam gerekti" hemşire gerilmişti ve Armando da bunu hissetmişti. "Kolay gelsin hemşire hanım" dedi ve benim yanıma geldi. Yatağın yanında bulunan koltuğa oturdu ve patronu aradı. "Bay Vincent, doktorlar Kelvin'in drumunun bu gün daha iyi olduğunu söyledi. Korkulacak birşey yokmuş" birkaç önemli drumu bildirdikten sonra arama sonlandı.
Kelvin 3 gündür uyuyordu. Sonunda kendisine gelebilmiş ve gözlerini açabilmişti.Göz kapaklarım ağırlaşmıştı resmen. Gözlerimi zar zor açabildim. Yanımda bulunan koltukta ise Armando uyuyordu. Rahatsız etmek istemedim ama doğrulmaya çalışırken onu uyandırmış bulundum.
"Kendine gelebildinmi sonunda?" "Hayır hala uyuyorum. Dalga mı geçiyorsun anlamadım uyanığım işte. Ölürüm diye çok mu korktun?". Gülümseyerek cevapladı. "Evet sen ölseydin tetikçilik için yeniden birisini eğitmem gerekicekti. Herneyse daha iyi misin?" onaylarcasına başımı salladım. "Ne zamandır uyuyorum? Heryerime ağrı girmiş." üzgün bir şekilde bana baktı. "2 aydır" diye yanıtladı. Ben birden olduğum yerde doğruldum ve şaşkın bir şekilde "Ne! 2 ay mı?! Ciddi misin yoksa taşşak mı geçiyorsun?" yanıma gelip oturdu ve dedi ki "Doktorlar bile uyanmayacağını düşünmeye başlamıştı." kendisini daha fazla tutamayıp gülmeye başladı.
"Ya siktir git Armando! Bir daha beni kandırmaya çalışırsan sonu çok kötü olur anladın mı?" dediğimde gülerek yanıt verdi. "Sakin ol be oğlum sadece dalga geçiyorum. 3 gündür uyuyorsun korkma. Neyse sen biraz bekle burda ben çıkış işlemlerini hallediyim. Buranın ortamını beğenmedim benim evim daha güvenli." diyerek odadan çıktı.