Sanmayın aşkın rotasını çizebileceğinizi, çünkü aşk sizin rotanızı çizer, sizi buna layık bulursa eğer. - Halil Cibran
"Hayırlı uğurlu olsun" diyerek kurdaleyi kesen Aziz'e döndü Delal elindeki yüzük tepsisiyle.
Tepsiyi bıraktıktan sonra, Ayşem'in ve abisinin el öpme ve takı takma merasimlerini izledi. İçindeki şüphelerle. Ayşem'in gözlerine bakıyordu. Mutlu gözüküyordu kız. İsteme günündeki gibi değildi yani.
Geçen gün Feride'yle görüştükten sonra dönüşte, Feride'nin abisi Serdem ile yanında bir kız görmüştü. Araba dönüş yaparken kızın yüzü göründü ve gördüğü yüz Ayşem'in yüzüydü. Açıklama yapar gibiydi. Keşke Serdem abinin de yüzünü görebilseydim dedi Delal. Belki o zaman anlardı.
Bunun üzerine istemeden sonra bir gün ağzını aradı Ayşem'in. Sevdiği birinin olup olmadığını sormak için. Biliyordu çünkü Delal, istemeye geldikleri güne kadar abisi Ayşem'le konuşmamıştı. Ayşem bilmiyordu, tanımıyordu. Mirza bey; görmüş, beğenmiş, istemiş ailesi de makbul görmüştü. Ama Ayşem Mirza'ya güzel bakıyordu. Üzerinde durmadı Delal.
Telefonu almak için oturduğu koltuğa baktı. Yoktu. En son nerede bırakmıştı?
Nişan başlamadan önce Ayşem ve kuzenleriyle üst balkonlardan birinde oturuyorlardı. Orada bırakmış olmalıydı. Hazır herkes takılan takılarla uğraşırken çıkıp alabilirdi.☀️🌙
Yüzükler takıldıktan sonra apar topar odasına çıkmıştı Agah. Ayşem'e yapılanı o kabullenememişti. İstiyordu hatta. Ama.. Ama Ayşem nişanlısını tanıyıp kabul etmiş olsa bile isteme günü olanlar aklından çıkmıyordu. Ayşem'de annesini görüyordu. Dedesi onu da, dayısının yaptığı gibi zorlamış mıydı?
Ayşem gibi de değil. Ayşem bekar bir ağa oğluyla anlı şanlı evlenecekti. Yine de bağırıp çağırmıştı istemiyorum diye. Annesi de bağırmış mıydı böyle.
Demiş miydi o da "Beni böyle satacak mısınız?"
Bu kaldığı konak o parayla mı alınmıştı? Annesinin daha gencecikken hayatının mahvolmasının karşılığı mıydı?Sinirle odasından çıktı. Sigara paketinden bir sigara çıkardı.
(Medyadaki şarkıyı burada dinlemenizi tavsiye ederim)
Dudaklarına götürüp eline çakmağı aldığı an durdu. Yan avluda bir hareketlilik duydu. Sadece dizinin biraz üstüne gelen korkulukla ayrılmıştı. Geçiş yoktu ama atlarsan geçerdin hani.
Başını sağa doğru çevirdi.O gelmişti.
Bembeyaz dizlerinin üstünde biten bir elbisesi vardı. Kumral saçlarını rüzgar uçuruyordu. Avludaki koltuklara bakındı. Bir yandan uçuşmasınlar dite eteğini tutuyor ama pek de başarılı olamıyordu. Biraz bakındıktan sonra aradığı şeyi bulmuş gibi eğildi.
Başını kaldırdıktan sonra yüzüne uçuşan saçlarını, yine başını sallayarak arkaya atmaya çalıştı.Sonra ona döndü. Agah'a. Agah geldiği gibi gidecek sanmıştı. Yakamadığı sigarasını küllüğe bıraktı. Sonra iki balkon arasındaki korkuluklara yaklaştı.
Delal de ona doğru yürüyordu. Ama nasıl yürümek? Ne güzel yürüyordu.
Ellerini önündeki korkukuğun üstüne koydu.Delal'in parmakları elindeki telfonun üzerinde oynuyordu. Kırmızı rujuna dikkat etti. Gül goncası gibiydi adeta. Gökten düşen yıldız gibi, baharda açılan gül gibi geldi karşısına.
Ne söylemeliydi? Ne dese.. Ne dese bozmazdı bu güzel anı.
Delal'ın hızlanan nefesiyle inip kalkan göğsüne takıldı gözleri.
"Dönecek misiniz?"
Anlamayan gözlerle baktı Agah.
"İstanbul'a yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Delal
Любовные романы"Her yerde karşılaşıyoruz" Tatlı gülümsemesi ve onun karşısında istemsizce üzerine oturan utangaç tavrıyla söylemişti bunu. "Yanılıyorsunuz" dedi etkikenmiş sesiyle. "Ben her yerde sizin karşınıza çıkıyorum." *** Kapının açılma sesini duydu. Korkuyo...