prologue

122 10 22
                                    

Hongjoong gözündeki yaraya dokundu. Onların yanına varmak için, üstün körü sarılmıştı. Uzun zamandır tatmadığı korku duygusu içini kaplamıştı. Bu onu gülsetmiş, hatta gülmesine sebep olmuştu. Oysaki bütün her şeyi bu duygunun bedelini ödetmek için yapmıştı. Şimdi yeniden esiri olmuştu bu duygunun.

Yanlarına vardığını hissettiğinde, bakışlarını yerden kaldırmıştı. Karşısında bulunan bir grup insana bakıp, kendi kendine fısıldamıştı. "Benim eserim... Bu insanların bir araya gelmesini ben sağladım."

Seonghwa yerdeki çantayı alıp, Hongjoong'a doğru yürümeye başlamıştı. Elindeki çantayı sıkı bir şekilde tutuyordu. Karşısındaki bedenden nefret edemiyordu, üzgün hissediyordu. Bu yaşına kadar yalandan hep nefret etmişti. Elbette kendisinin de küçük yalanları olmuştu. Ama hiç bir zaman sevdiklerini kandırmamıştı.

Elindeki çantayı alaycı bir şekilde yere bırakmıştı. "Eğer gerçekten istediğin buysa, al hepsi senin olsun Hongjoong~" diye geçirmişti içinden.

"Artık bu tayfada yerin yok Hongjoong"

"Bunu bana yapmaya hakkınız yok... Bu tayfayı ben kurdum"

"Evet sen kurdun ama dağıtan da sensin"

Bu sözler onu güldürmüştü. Demek ki planın en başında hata yapmıştı. Bunca zamandır Seonghwa'nın aşkından dolayı avcunun içinde olduğunu sanıyordu. Bu yüzden ona gereğinden fazla hak tanımıştı. Bir yandan bunun olmasının iyi olduğunu düşündü. Her halükarda onları yüz üstü bırakacaktı. Bir nevi işler ayağına kadar gelmişti... düşüncelere dalmışken, duyduğu ses onu düşüncelerinden ayırmıştı.

"Dikkat et Hongjoong"

Sorgularcasına suratına baktı Hongjoong. Seonghwa ise suratında kocaman bir sırıtışla ona bakıyordu. Merak etmişti, bu sözlerinin devamında gelecek kelimeleri.

"Duygularını belli ediyorsun daha önce hiç yapmadığın kadar çok"

Şaşırmıştı. Duygular? Sahi hangi duygular? Hangi birini belli ediyordu? İçinde duygu karmaşaları yaşarken, en çok hangisini belli ettiğini merak etti. Bütün bu olanlar, bulundukları durumu çok komik bir hale getiriyordu. Bir masalın en korkunç yerlerine gelmiş gibiydiler. Ve kurt babaanneyi yer...

"Dikkat etmesi gerekenler sizlersiniz. Unutmayın yaptıklarımın bir sınırı olmadığını en iyi sizler bilirsiniz. Ben sizin aksine arzularımın esiri değilim"

Bu sefer gülme sırası seonghwa'daydı. Gözlerinden, titreyen ellerinden ve her zaman dik duran bedeninin yıkılacak gibi durmasından belli oluyordu her şey.

"hayır aksine arzularının esiri olmuş olan sensin. Senin arzun nefretinden ibaret. Sen bizi, beni hiç umursamadın. Bu yüzden artık burada yerin yok"

Tek bir kelime daha etmesine izin vermeden arkasını döndü seonghwa. Biliyordu ki biraz daha orada kalırsa, kendini salı verecekti. Sessiz bir fısıltı duydu arkasından, arabaya doğru yürümeden önce.

"Bana hakkımda ne duyarsan duy, ne görürsen gör, ben yanında oldukça sırtını dönmeyeceğini söylemiştin."
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Ay ben bu bölümü yüz farklı şekilde hayal etmiştim ama bunu hiç hayal etmemiştim.😭(🤡) Çok efsane bir hikaye olacak eğer yazarsam..

DESAIRE| SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin