Geldiğimiz bu oda benimkinin 2 katı sayılırdı. Batı cephesi yine tamamen camdı. Güneş battığı için odaya turumcumsu bir ambiyans veriyordu. Üç kişinin rahatlıkla sığacağını düşündüğüm yatağın tam karşısında üzerinde bir yığın kitap ve kağıt bulunan geniş bir çalışma masası vardı. Solda ise neredeyse bütün duvarı kaplayan bir gardırop bulunuyordu. Bir insanın bu kadar kıyafeti olması çılgınca gelmişti. Tedirgince onunla birlikte odaya girdim. İlerledi ve çalışma masasının önündeki deri koltuğa oturup yönünü bana çevirdi.
"Soyun bakalım."
Dediğini yapmak üzere üzerimdeki kazağı çıkarıp usluca arkamdaki yatağın üstüne bıraktım. Yönümü aşağı çevirip kemerimi çözmeye başladım. Göz teması kurmamak için elimden geleni yapıyordum neredeyse utançtan bayılacaktım. Fermuarımı da açtığımda pantolonum aşağı düştü. Onu da aynı şekilde diğerinin yanına koydum. Üstümde birşey olmamasının verdiği ürpertici hisle ellerimi arkamda birleştirip bakışlarımı yere çevirdim.
"Hepsini. Annenden yeni doğmuşcasına."
Elini çenesine dayamış kitap okur gibi dikkatli bir şekilde beni izliyordu.
Eğilip çoraplarımı da çıkardığımda iş en zor yere gelmişti. Çekingen biri olmamama rağmen bu adamın karşısında süt dökmüş kediye dönüyordum. Parmaklarımı boxerımın bel kısmına geçirip yavaşça aşağı indirdim. Ben kıpkırmızı olmuş yüzümü gizlemeye çalışırken birkaç saniye boyunca hiçbir şey söylemeden beni izledi ve ayağı kalktı.
"Gözlerini kapat."
Kısa bir tereddütten sonra dediğini yaptım. Gözlerimi sıkıca yumduğumda yaklaşan ayak adımlarını duyabiliyordum. Bana yaklaştı ve yaklaştı. Bir anda sıcak ellerini Boynumda ve köprücük kemiklerimin üstünde hissettim. Orada biraz oyalandıktan sonra temas kesildi ve sesini duydum.
"Açabilirsin."
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey önümdeki el aynasındaki yansımamdı ve bakışlarımı boynuma yönlendirdiğimde ucunda işlenmemiş küçük koyu mavi bir taş olan ince altın zincirli bir kolyeyle karşılaştım. Ellerim istemsizce taşın üstüne gittiğinde konuşmaya başladı.
"Apatite, diğer ismiyle dinçleşme taşı. Vermiş olduğu enerjideki titreşimlerden dolayı vücutta dinçliği ve dinginliği sağlar. Geçmişte yaşanmış kötü enerjiyi unutturur. Başarı ve inanç duygusu verir."
Büyülenmiş bir şekilde boynumdaki kolyeyi izlemeye devam ettim. Güneş ışınları üzerine vurdukça içindeki damarları andıran daha açık renk çizgiler belli oluyordu.
Gözlerimi onun gözleriyle birleştirdiğimde ne kadar benzer olduklarını farkettim.
"Bunu gecikmiş bir doğum günü hediyesi olarak düşünebilirsin." dedi memnun bir ifadeyle.
Teşekkür etmek için can atıyordum hatta şuan boynuna atlayıp onu öpmek istiyordum ama utançtan bir kasımı bile oynatamaz hale gelmiştim.
"Beğenmene sevindim." dedi aklımı okumuşcasına.
Önümden çekildi.
"Masaya otur." diye emretti.
Arkamdan geldi ve eliyle bir kaç kitabı kenara itti. Masa o kadar meşguldü ki bir kaçı yere düştü ama umursamadı. Üstümdeki tek şey onun verdiği kolyeyken o gömleğinin en üst düğmesine kadar giyinikti. Bu beni daha da heyecanlandırmıştı. Kollarını beni hapsedecek şekilde masanın iki tarafına yasladı. Eğildi ve dudaklarını göğüs uçlarımda gezdirdi.
"Böyle yaptığımda hoşuna gidiyor mu?"
"Hı hı."
Biraz daha yukarı çıkıp adem elmamın üzerine bir öpücük kondurdu. Titrek bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadist Sahibim +18
Teen FictionYüzümün alev aldığını hissettim. Bdsm ve bunun gibi şeyler hakkında hiçbir deneyimim ya da bilgim yoktu. Acı çekmek bir insana nasıl zevk verebilirdi aklım almıyordu. Ama eğer ihtiyacım olan parayı iki ay içerisinde elde edebileceksem öğrenmekten çe...