Bir Pazar Sabahı

7 0 0
                                    


İstanbul, tüm telaşı ile güne başlamışken Defne uyanmakta güçlük çekiyordu. Yine kötü rüyalarından birini görüyordu ve bu zamanlarda gerçek dünyaya dönmekte çok güçlük çekiyordu. Sanki bir güç onun uyanmasını engelliyor gibiydi. Oysa bitmesini hiç istemediği güzel rüyalar daha çabuk bitiyor gibiydi.

Nihayet uyandığında, önce derin nefeslerle kendini sakinleştirmeye çalıştı. Uzun saçlarını bir tarafta topladı ve biraz daha sakinleştiğini hissettiğinde banyoya giderek yüzünü yıkadı. Su, içini de biraz olsun ferahlatmıştı sanki.

Ardından evdekileri kontrol etmek üzere evi dolaşmaya başladı. Önce Işık'ın odasına gitti, arkadaşı akşam onlarda kalmıştı. Odası boştu; nevresimleri katlanmıştı ve odada Işık'a ait bir şey de gözükmüyordu. ''Erken çıkmış olmalı.'' diye düşünerek Mehmet Sinan'ın odasına yöneldi. O da odasında yoktu. İşte şimdi, Defne için telaşlanma vaktiydi. Küçük oğlunun adını seslenerek evde koşarken bir yandan da olası kötü senaryoların beynine hücum etmesini seyrediyordu.

Dışarı çıkmalıydı. Üzerine bir şey almaya bile gerek duymadan hızlıca kapıya yöneldi. Mehmet Sinan neredeyse onu bulmalıydı. Tam çıkış kapısına hızlı hızlı giderken kapının açılma sesini duydu ve bu sese dikkat kesildi. Işık, Mehmet Sinan'ı da alarak dışarıya mı çıkmıştı? Tabii ya, böyle olmalıydı. Kapı açıldığında ve Mehmet Sinan'ı gördüğünde yaşadığı rahatlama, yanında olan kişiyi gördüğünde yerini şaşkınlığa bıraktı.

''Deniz?''

Genç adam, yüzünü kaplayan gülümsemesi ile yanında oğlu ile birlikte eşine bakıyordu.

''Biz geldik.'' dedi Deniz. Ancak Defne'yi görünce aydınlanan yüzü, onun gerginliğini görünce yerini tereddütlü bir ifadeye bıraktı.

''Canım, iyi misin?'' dedi ona biraz daha yaklaşarak. O sırada olan bitenin çok da farkında olmayan Sinan, elindeki poşetle bir annesine bir de babasına bakıyordu. Gerginliğini ve şaşkınlığını üzerinden atan Defne, nihayet konuşabiliyordu. ''İyiyim.'' dedi. Ardından ''Sinan'ı göremeyince korktum.'' diyerek devam etti daha net bir ses tonuyla. Oğlunda olan bakışlarını Deniz'e yönlendirirken ''Sen ne zaman geldin Ankara'dan? Akşam geleceğini söylemiştin.'' dedi, dünkü konuşmalarını hatırlayarak.

Defne'nin sakinleştiğini gören Deniz de rahatlamıştı. Mehmet Sinan'a, elinde ekmek ve simit olan torbayı mutfağa bıraktıktan sonra, kahvaltı hazırlanana kadar odasında oynayabileceğini söyledi. Minik Sinan mutfağa koşmadan önce, boyunu onun hizasına getiren annesine sarılmayı ve ona bir öpücük bırakmayı da ihmal etmemişti.

O gittikten sonra Defne'ye doğru adımlayan Deniz, ona sarılırken bir yandan da konuşmaya başladı. ''İşim tahminimden erken bitti, ben de biletimi değiştirdim. İyi yapmamış mıyım?'' dedi, iki günde bile çok özlediği eşinin kokusunu içine çekerken. Defne, onun göremediği ama hissettiği sakin bir gülümseme sundu Deniz'e. ''İyi yapmışsın tabii.'' dedi ona tüm kuvveti ile sarılırken. Gördüğü rüyadan sonra en çok yapmak istediği şey buydu. ''Sadece şaşırdım.'' dedi arkasından kendini açıklarken. Ardından Deniz'e kızmaya hazırlanarak onunla yüz yüze geldi. ''Ayrıca korktum.'' dedi. ''Mehmet Sinan ile dışarı çıkarken bir not bırakamaz mıydın?'' dedi kaşlarını çatarken. Deniz ise bu sözleri güzel karşıladı. ''Bırakmıştım, görmedin mi?'' Defne'nin yersiz bir korkuya kapılması hayatta son isteyeceği şeydi. Zamanında bir insanın taşıyabileceğinden çok daha fazla endişe taşımıştı omuzlarında. Gerçi endişe ve korkularının sona erdiği de söylenemezdi.

Deniz'i duyan Defne'nin yüzünden bir şaşkınlık ifadesi geçti. Kâbusun ve yeni uyanmış olmanın etkisiyle notu fark etmemiş olmalıydı. ''Dikkatimden kaçmış olmalı.'' dedi dalgın bir şekilde. Karısının, üzerindeki dalgınlığı atamadığını fark ediyordu. Bununla alakalı bir tahmini de vardı ancak kendisinin söylemesini tercih ederdi. Yine de ''İyi olduğuna emin misin?'' diyerek üstelemeye karar verdi. Defne, onun sorusunu duyunca hızlıca düşünerek kendisini toparladı. Yoldan yeni gelmiş dalgın haliyle bile karşısında tüm enerjisiyle duran eşinin karşısında kendisini toparlaması gerektiğini söyledi kendine. Karşısında duruyordu, daha ne isterdi? Ona yeniden yaklaşarak ellerini onun yanaklarına bastırdı. ''İyiyim. Sen buradasın ve ben çok iyiyim.'' dedi ona. Başını döndürüp eşinin avuç içlerinden birine öpücük konduran Deniz, bu cevap karşısında gülümsedi. ''Hadi, kahvaltı hazırlayalım.'' diyen Defne, onu arkasından sürüklemeye başlamıştı bile.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 21, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Başka Bir Evrende... Defne ve Deniz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin