İçeri girer girmez oldukça gürültülü ve kalabalık bir ortam bizi karşıladı. Bu keşmekeş içinde birbirimizden kazayla ayrılmak zorunda kalsak, tekrar yan yana gelene kadar uzun zaman geçerdi. Bunun yanında bara ulaşmak için hıncahınç dolu olan dans pistinden geçmek ve sap gibi dikilip dikkatleri üzerimize çekmemek için de görevde olmamıza rağmen en az bir kadeh içki almak gerekiyordu.
Güney kalabalığın arasından rahatça geçebilmemiz için önümüze geçip yolu açtı. Mert'in kolunda onun arkasından ilerlerken gözlerim içeriyi incelemekle meşgüldü.
Pistte dans edenlere ek olarak üzerinde neredeyse hiç kıyafet olmayan üç dansçı kız zeminden yüksek bir platformun üzerinde kalabalığı coşturmak için oldukça erotik sayılabilecek dans figürleri sergiliyordu.
Kalabalık bir yandan dans ederken diğer yandan bu seksi kızların hareketlerini takip ediyordu.
Azımsanmayacak bir erkek kitlesi de platformun dibinde duruyor, aç bakışlarla bu üç kızın yaptığı erotik figürlerin hiç birini kaçırmamak için gözlerini bile kırpmıyordu.
Ortamda su gibi içki tüketiliyor, içki almak için sırasını bekleyen barın önündeki kalabalık hiç azalmıyordu.
Alt katta kokteyl masalarının çevresinde oturmak için tabure bulunmazken, üst kat localar şeklinde düzenlenmişti. Locaların tam ortasına gelen yerde içeriyi göstermeyen camla kaplı dikkat çeken bir bölüm daha vardı.
Anlaşılan kulübü bu şekilde dekore ederken alt katta bulunan misafirlerin çılgınca çalan müzik sayesinde hiç oturmak istemeyeceği düşünülmüştü. Localar dans etmekten yorulan müşterilerin dinlenme ihtiyacını karşılıyordu nasıl olsa.
Barın önündeki sıraya girdiğimizde Güney "Ne içersiniz? " diye sordu. Mert cin tonik içmek isterken ben Cosmopolitan da karar kılmıştım. Güney ise şişe birayı tercih etti.
Boş kokteyl masası bulmak imkansızdı, öyle bir yere geçmek için birilerinin kalkmasını beklemek zorundaydık.
Biz de içkilerimizi alıp ortamı rahatça görebileceğimiz nispeten tehna bir yere geçtik.
Kokteylden bir yudum aldığımda diğer ikisinin içmeden sadece etrafı izlediğini gördüm. Dirseğimle Güney'i dürterek "Hey biraz ortama uyum sağlayın, mesleğinizi çok belli ediyorsunuz," diye onları kısık bir sesle uyardım. Uyarım üzerine sessizce içkilerinden birer yudum aldılar. İkisinin bana biraz daha yaklaşması için parmağımla işaret ettim. Yaklaştıklarında "Bence dağılalım. İçerde uyuşturucu satılıp satılmadığını daha çabuk öğreniriz böylece, hem de böyle sap gibi durup dikkatleri üzerimize çekmeyiz," dedim.
Güney'in önerimi beğenmediğini siyah kaşlarını çatmasından anladım. "Sen benimle geldin, seni bu ipe sapa gelmez ortamda yalnız bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Çok istiyorsan Mert ayrılsın yanımızdan, biz ikimiz beraber hareket ederiz."
Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Nedense içimden sevgilim demek gelmemişti, onu o pozisyonda düşünmek bile midemi bulandırıyordu. Onun yerine duruma uygun görünen başka bir tabir kullandım. "Sen benim abim değilsin, bana karışamazsın."
Güney homurdandı. "Günaydın. Ekibe dahil olduğun andan itibaren benim açımdan kız kardeşlik statüsünü kazandın. O yüzden beni dinleyecek ve sözümden dışarı çıkmayacaksın. Sebebini anlayamasam da, sana karşı kendimi sorumlu ve korumacı hissediyorum."
Mert sırıttı."Ben hissetmiyorum."
Güney Mert'e ters ters baktı.
"Yani abilik değil de, arkadaşlık gibi duygular hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
Genel Kurgu"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...