Üç Kayıp

24 2 0
                                    


Hani bazı anlar olurdu ya gerçekliğinden emin olamadığınız. Hayatınız boyunca hayal ettiğiniz ama o gün gelince gerçek olup olmadığından emin olmadığınız. İçten içe gerçek olması için yanıp tutuştuğunuz ama hazır olmadığınız.

Işte tam da o anlardan birinin içindeydim. Yıllar önce o hiç birşey demeden beni arkasında bırakıp gittiği andan beri bu anın hayalini kuruyordum. Hep onun tekrar gördüğümde hissedeceklerimi, hissedeceklerini düşünüp durmuştum. O anları düşünmek bile içimde ki heycana ve belkide hiç gerçekleşmeyecek şeylerin hayalini kurmama sebep oluyordu. Ama şimdi dönüp bir bakınca o kadar heyecanın ve umudun yerini öfke ve hüzün almıştı. Hayır öfkem ona değildi kendimeydi.

On altı yaşındayken her günümü beraber geçirdiğim Çınar aniden hayatımdan çıkmış, onun gidişinin ardından kardeşim Maral ablamla beraber dışarı çıktığı bir gece de öldürülmüştü. Burhan tarafından öldürülmüştü. Üstelik bunun tek suçlusu ablamdı. Kardeşimi tek bir gecede onun yüzünden kaybetmiştim ve o yanımda olmak yerine aniden çekip gitmişti. Beni o kadın ile bir başıma bırakıp gitmişti üstelik.

Bende babamın bana miras bıraktığı kuruluşun başına geçtim. Seira, eli güçlü insanların canını emanet ettiği bir kurumdu. Bir sırlarını emanet ederlerdi. Ve bizde onları korurduk. Ama tabikide belli başlı kurallarımız vardı. Eger bu kuralları çiğnerseniz infaz edilirdiniz. Belli infaz günleri yıl içinde takip edilen aileler davet edilir kuralı çiğnemişlerse onları temsil eden kişi infaz edilirdi. Bu bana başlarda  acımasızca geliyordu ama bu insanların hepsi bunu bilerek Seira'ya dahil oluyorlardı. Ayrıca çiğnedikleri kurallar çocuk ve kadınların dokunulmazlığı ise zerre kadar içim acımıyordu.

Gözlerimi  açtığımda beni sonsuz bir karanlık karşılamıştı. Bedenimi hareket ettirip kalkmak nerde olduğumu öğrenmek istedim ama yapamadım. Değil yattığım yerden kalkmak serçe parmağımı kıpırdatamıyordum.

Bir kez daha kalkmak için kendimi zorlandığımda zorlukla da olsa doğrulamayı başarabilmiştim. Ayağa kalkacağım sıra yattığım yatağın biraz ilerisinde bir hareketlilik oldu ve ablamı gördüm. yanıma yaklaşıp koluma girerek doğrulmama yardım etti.

Hangi renk olduğunu bilmediğim gözlerimi onun yeşilin en güzel tonu olan gozlerine bakmaya zorladım. Bakışlarımla gözlerini kaçırdı.

Ablam hiç bişey demedim bir kaç adım attı ve oturduğum koltuğun önünde yere bağdaş kurdu. Ellerini kucağına koydu. Elleri titriyordu. Konuşmak istediğini bir kaç kere zorlukla aralanan dudaklarından anlamıştım. Boğazından zorlukla nefes aldığını belli eden bir ses çıktı.

Kafasını düşürdüğü yerden kaldırdı ve gözlerime baktı. " Konuşmamız gerek Mısra." zorlukla alınan bir nefes daha " Herşeyi, herşeyi en başından konuşmamız gerek. Biliyorum seni tanıyorum konuşmak iste- " hızla sözünü kestim. " Konuşalım." Dedim ablam gözlerini tekrar kaçırdı. "Konuşalım." Dedi beni tekrar ederek .

Ama konuşmayı başlatmak için hiç bir harekette bulunmadı. Bende başlatmadım. Sesizlik aramızda çok uzun bir süre misafir olurken artık beklemeye sabrım kalmamıştı. En sonunda sesizligi bölmeye karar vererek , "Seni dinliyorum."dedim kısık bir sesle.

Ablam bir süre daha sesiz kaldıktan sonra boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. " 8 yıl önce seni bırakıp gitmedim, Mısra." yüzüne ifaedesizce bakmaya devam ettim. "Yemin ederim seni bırakmayı hiç istemedim. Ama buna mecbur kaldım." Güçlükle nefes aldı " Burhanı tanıyorsun."dedi. Burhanın ismi dudaklarından büyük bir nefretle çıkmıştı. Kafamı aşağı yukarı evet anlamında salladım. Ama bunu görmedi çünkü bakışları tırnaklarındaydı. "Ben gittikten sonra onun için çalıştığını biliyorum." tabiki biliyordu çünkü biz böyle istemiştik. Kafasını iki yana salladı." Sekiz yıl önce Burhanla bir ilişkim vardı Mısra üç yıl süren bir ilişkim." En iyi yaptığım şeyi yapıp yüzüme maskemi taktım." Ne?" dedim büyük bir şaşkınlıkla." Üç yıllık düzenli bir ilişkin olduğunu biliyordum ama Burhanla olduğunu bilmiyordum." Dedim ama bu doğru değildi. En başından beri biliyordum. Ablam kafasını salladı." İlk başta sadece onun bana gösterdiği kişiliğini tanıyordum. Hatta ilk bir kaç yıl o mükemmel adamı oynamaya devam etti. Yurt dışında okumuş, kültürlü bir ailenin çocuğu, en büyük çocuk kardeşine babalık yapmış sürekli. Böyle anlatırdı kendisini. Yanımda sokakta ki köpeğe bile merhamet eden insanın küçük çocuklara acımadan bunları yaptığını bilsem durur muydum yanında?" Durmuştu. Öğrendiğinde çok geç değildi ama o yine kalmayı tercih etmişti.

Lotus Çiçeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin