Mısra odasının penceresine tünemiş dışarıda yağan yağmuru seyrediyordu. Bir kedi acı acı miyavlıyor evlerinin karşısındaki büfenin tentesine sığınmaya çalışıyordu. Üstündeki kalın kazağın kollarını biraz daha çekiştirerek ellerini kapattı. Bugün herkes evdeydi o yüzden odasından çıkmak istemiyordu. Genellikle haftasonları böyle geçerdi. Pencere kenarında durmaktan sıkılmıştı. Ayaklarını yere sürterek yatağına gitti. Bir süre öylece tavanı seyrederek dinlenirken telefonuna gelen bildirim sesiyle kafasını kaldırdı. Telefonunu eline aldığında mesaj atan kişiyi görmesiyle yerinden hızlıca kalktı. Çınar mesaj atmıştı. Daha dün görüşmüşlerdi. Her zaman ki gibi Çınar ona çikolata getirmiş eve kadar eşlik etmişti. Mısra bunları düşünmeden ekranı kaydırdı ve mesajın üstüne tıkladı.
Çınar: Napıyorsun? Bir mesaj daha vardı.
Çınar: Dur tahmin edeyim.
Pencere kenarına tünemiş yağmuru seyrediyorsun değil mi?
Kızın yüzünde anında bir tebessüm belirmişti. Elini saçlarının arasında daldırdı ve heycanla karıştırdı.
Ay ışığı: Nasıl tahmin ettin ya. Sherlock Holmes olabilirmisin?
Mısra'nın mesajına görünce sırıtmaya başlamıştı Çınar. İçtiği sigarasını söndürdü ve çöpün içine attı. Yağmur onu rahatsız etmiyordu. Belki ruhundaki irini yağmur temizleyebilirdi.
Çınar: Seni tanımak için Sherlock Holmes olmama gerek yok Ay ışığı.
Kızın cevap yazmasını beklemeden bir mesaj daha gönderdi.
Çınar: Okulun yukarısındaki parktayım gelsene.
Mısra'nın yüzündeki gülümseme solmuştu. Gitmeyi istiyordu ama evden çıkması imkansızdı. Ama onu red etmekte istemiyordu. Kırılabilirdi. Yani biri onu red etse o kırılırdı. Sıkıntıyla odada dolaşmaya başladı. Aslında ablasından yardım istese çıkabilirdi ama ona Çınar'ı anlatmak istemiyordu. Çünkü bazı zamanlar fazla korumacı davranabiliyordu. Ofladığı sıra odanın kapısı hızla açıldı. Mısra refleksle bir adım geri gitti ve dirseğini yüzüne siper etti. Odaya giren Merih kardeşini bu şekilde görünce içinden kendine küfürler etti. Bir elini havaya kaldırarak "Benim ablacığım sakin ol." Diye mırıldandı. Kız gelen ablasının sesini duyunca rahat bir konuma geçti be merakla ne diyeceğini beklemeye başladı.
Merih ardından kapıyı kapattı. Neredeyse koşarak kardeşinin yanına geldi." Mısra ablacığım." Mısra bu gelişi biliyordu. Bir şey isteyecekti. Gözlerini devirdi." Efendim abla."
Merih derin bir nefes aldı. Uzun zamandır beraber olduğu biri vardı ve şimdi yanına gitmesi gerekiyordu ama annesi haftasonları onun bile dışarı çıkmasına izin vermiyordu. O yüzden annesini ikna etmenin bir yolunu bulmalılardı." Benim dışarı çıkmam lazım." Kardeşinin ona olan bakışlarını fark edince ekledi." Ama çıkamıyorum biliyorsun bir bahane bulmamız lazım."
"Bulmamız?" Mısra duyduğu çoğul eke karşı tek kaşını kaldırdı. Ama Merih bunu önemsemeden kafasını aşağı yukarı evet anlamında salladı. Kız yine ofladı." Nasıl bir bahane acaba."
Merih gidip kardeşinin çalışma masasına oturdu. Ellerini ciddiyetle birleştirdi." Bugün ayın kaçı?" Diye sordu kardeşine." 29 Ekim abla." Yüzünde anında tatmin edici bir gülümseme belirmişti ama Mısra hâlâ aynı bıkkın ifade ile bakıyordu." Cumhuriyet bayramı yani."
"Öyle."
"Ve sen şiir okuyacaksın." Kız anında doğruldu ve büyük bir şokla "Ne!" Diye bağırdı. O şiir falan okumayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus Çiçeği
AçãoRutubet kokan eski harabe binanın koridorlarını genç kızın topuk sesleri dolduruyordu. Bir eli karnındayken endişeyle dostunu ona yardım edebilecek tek kişiyi bekliyordu. Titreyen elleriyle gözyaşlarını sildi. Dışardan duyduğu sesle bakışlarını ora...