The Present

420 38 18
                                    

Şarkı - Old Money

"But if you send for me, you know I'll come. And if you call for me, you know I'll run"

(Yazarınızın Lana hastası olduğunu anlamışsınızdır herhalde sshfdksh)

---

Tatilimiz gayet güzel geçmişti, ama her ne kadar tatili hak ettiysek de artık geri dönmemiz gerekiyordu.

Valizler çoktan toplanmıştı fakat geri dönmeden önce son bir kez tatilin tadını çıkarmak istedim ve Bucky'i sahil kenarına çekiştirdim.

Onunla vakit geçirmek, veya boynuna sokulup kokusunu içime çekmek cennete geçirilen bir kaç dakika gibi hissettiriyordu.

O benim kalbimdeki boşluğu dolduruyordu.

Sahilde el ele yürüyorduk şimdi de, hafiften batmaya başlayan güneş ve ayaklarımıza yavaş yavaş çarpan serin deniz dalgaları eşliğinde.

 Güneşin cılız ışıkları yüzüme vurduğunda başımı Bucky'nin omzuna yasladım, son bir kez sevdiğim adamın kollarında tatilin tadını çıkardım.

Bucky ben başımı omzuna yaslayınca kollarını sardı bana ve daha da çok çekti beni kendine. Sanki asla bırakmayacakmış gibi.

"Geri dönmek istemiyorum." dedim başımı kaldırmadan Bucky iç çekti ve kolumu sıvazladı.

"Biliyorum güzelim ama Alpine bizi bekler." 

Bucky kıkırdadığında ona geri güldüm. Otele kedi alamazlarmış, bu yüzden Alpine'ı New York'ta bırakmıştık.

Aslında Dubai bir anlam kazanmıştı artık kalbimde, ne de olsa Bucky ile aramda olan her şeyin adı burada konulmuştu.

Yolda yürürken solda duran bir dondurmacı gördüm, Bucky de dondurmaya hayır diyemeyeceğimi bildiğinden beni elimden çekiştirerek dondurmacıya götürdü.

Gerisini de tahmin edersiniz zaten, biraz daha gezindik ve eve dönmek üzere uçağa bindik...

---

Uçakta Bucky ile oturmuştum, ve tabikide ne yapıyordum bilin bakalım?

Müzik dinliyordum, şaşırmadık.

Kablolu kulaklıklarımı taktım ve telefonumdan Lana'dan Old Money şarkısını açtım, gözlerimi kapadım ve kafamı cama yasladım.

Dışarıdaki sesler yok olmuşlardı, sadece ben ve müziklerim vardı.

Huzurlu alanımdaydım.

Ama bir şey eksikti, huzurlu alanımda olması gereken bir şey.

Kaşlarımı çattım gözlerimi açmadan, boşluğu doldurmaya çalıştım. Huzursuzca kıpırdandım yerimde.

Sonra elimde bir kıpırtı hissettim. Sol kulağımda kulaklığı çekti biri, ona bakmamı sağladı.

Soluma döndüm yavaşça, Bucky elimi tutmuş ve kulağımdan aldığı kulaklığı takıp başını geri yaslamıştı.

İçi gülen mavi gözleriyle bana bakıyordu, kalbimi yakıyordu.

İçimden bütün bunlara şükretmeme, belki de aşkından kenar köşeye geçip ağlamama sebep oluyordu.

Geri gülümsedim ona, Bucky gözlerini gözlerimden aldı ve yüzümün her bir ayrıntısında gezindi. Sanki asla unutmamak üzere beynine kazıyormuş gibi.

Go back to sleep doll / Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin